top of page

DÜNYA'DA VE TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ TEHDİT ALTINDA YAZI DİZİSİ - 2

  • Yazarın fotoğrafı: Didem Öneş
    Didem Öneş
  • 18 Ağu
  • 7 dakikada okunur

MİLLET OLARAK DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA GİRDİK

HEP BERABER DEMOKRASİMİZE VE TÜRKİYE'YE SAHİP ÇIKMALIYIZ


Yeni bir haftaya, yine yeniden merhaba... Geçen hafta, "DEMOKRASİMİZ NEDEN NASIL TEHDİT ALTINDA" yazımızn birinci bölümünü sizlerle paylaşmıştım. Gelin bu gün ikinci bölümüne kaldığımız yerden devam edelim:


3. Enformasyon Savaşları ve Medya Manipülasyonu

Modern demokrasilerde bilgiye erişim ve doğru bilgiye dayalı karar alma, en az seçim sandığı kadar önemlidir. Hannah Arendt’in altını çizdiği gibi, hakikatin itibarsızlaştırılması, otoriterleşme süreçlerinin en kritik ön adımlarından biridir. 21. yüzyılda bu süreç, yalnızca geleneksel medya kontrolüyle değil, dijital mecralarda enformasyon savaşları aracılığıyla da yürütülüyor. Bunları yapabilemk için özel birimler, özel kurumlar kuruluyor, binlerce insan istihdam ediliyor. İktidarı ve gücü ele geçirenlerce toplumun, seçmenin, halkın yönlendirilmesi bu sayede mümkün olabiliyor. Muhalefet seçmeninin, muhalefet partilerinin elinden tüm gücü alınmakla kalmıyor, muhalefet, muhalefet seçmeni arasında dahi şeytanlaştırılıyor. Bu süreçler bir tür "sanayi- gelir üretimine de dönüştüğünden" halkın bağımsız fikir oluşturması, özgür kanaat üretmesi hemen hemen engelleniyor.

Küresel Bağlamda Konuyu Ele Alırsak : Dijital Çağın Etik Normlarının Gözardı Edilmesi Bireylere Karşı Bir Tür Psikolojik Harekattır. En basit bir kaç Örnek:


  • Dezenformasyon ve Algı Yönetimi:– Her ne kadar dezenformasyonla mücadele yasaları çıkarılsa da, dezenformasyonun başlıca kaynağı gücün elinde bulunmaktadır. Yurt dışından örnek verecek olursak; 2016 ABD başkanlık seçimlerinde Rusya destekli dijital dezenformasyon kampanyaları, demokratik seçimlere dış müdahalenin en görünür örneklerinden biri olduğu ifade edilmektedir.– Cambridge Analytica skandalı ise ortaya çıkmış en vahim, seçmen davranışlarının veri madenciliği ve mikro-hedefleme yoluyla nasıl manipüle edilebileceğini gözler önüne seren örneklerden biridir.

  • “Post-truth” Siyaseti her geçen gün artıyor: Gerçekler, günümüzde duygusal manipülasyonun gerisine düşmekte; siyasetçiler kitleleri verilerle değil, duygusal çağrılarla yönlendirmekteler.

  • Algoritmik Çarpıtmalar İse her alanda, her ortamda karşımıza çıkıyor: Sosyal medya algoritmaları, etkileşimi artırmak için kutuplaştırıcı içerikleri öne çıkarmakla kalmıyor; toplumsal bölünmeyi hızlandırıyor. Dahası, teknolojik ve ekonomik gücü elinde bulunduran, adalet sistemini eline geçirenler devasa sistemlerle bilginin ne şekilde, nasıl görünülür kılınacağına karar veriyorlar.


Türkiye ve Uluslararası Karşılaştırmalara Bakarak: Mevcut Durum Örnekleri

Macaristan: Orbán Modeli

  • Viktor Orbán’ın iktidara gelişinden sonra medya, adım adım hükümet yanlısı sermaye gruplarının eline geçti.

  • 2018’de kurulan KESMA (Central European Press and Media Foundation), yüzlerce medya kuruluşunu tek çatı altında topladı; bu yapı iktidar kontrolünde bir “medya karteli” haline geldi.

  • Sonuç: Eleştirel medya marjinalleştirildi, kamu yayıncılığı hükümet propagandasına dönüştü.

  • Paralellik: Türkiye’de de büyük medya gruplarının satın alımlarla el değiştirmesi, bürokrasi eliyle kontrol ve kamu ilanlarının iktidara yakın basına yönlendirilmesi, Orbán’ın yöntemleriyle büyük benzerlik taşıdığı gözden kaçmamaktadır.


Polonya: Yargı ve Medya Üzerinde Baskı

  • Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), medya özgürlüğünü kısıtlayan yasalarla eleştirel basını zayıflattı.

  • Kamu yayıncılığı doğrudan hükümetin sözcüsüne dönüştü.

  • 2023 seçimlerinde muhalefet, “özgür medya olmadan özgür seçim olmaz” sloganını kullandı.

  • Paralellik: Türkiye’de de tarafsız kamu yayıncılığı yerine doğrudan iktidar propagandasının bir aracı haline gelen kamu kurumları.


Türkiye: Hakikatin Tekelleşmesi

  • Türkiye’de ulusal medyanın %90’ının hükümete yakın sermaye gruplarının elinde olması, RSF 2024 sıralamasında Türkiye’yi 180 ülke arasında 158. sıraya itti. Bu cidden ülkemiz açısından son derece vahim bir gelişmedir.

  • 2023 seçimleri sırasında deepfake videolar ve bot hesaplarla yürütülen dijital manipülasyon, seçim güvenliği tartışmalarını medya özgürlüğü eksenine taşıdı ve sonuçlarını bizzat yaşadık, halkın özgür iradesi manüpile edildi.

  • Bu tablo, Macaristan ve Polonya’daki eğilimlerle birlikte, “otoriter popülizmin medya mühendisliği” olarak adlandırılabilecek küresel bir eğilimin parçasını bizlere göstermektedir.


Sonuç: Otoriterlerin Ortak Silahı: ALGI YÖNETİMİ

Türkiye, Macaristan ve Polonya örnekleri, farklı coğrafyalarda aynı reçetenin uygulandığını bize gösteriyor:

  1. Medyanın mülkiyet yoluyla ele geçirilmesi ilk adım.

  2. Kamu yayıncılığının propaganda aracına dönüşmesi en önemli adım.

  3. Eleştirel basının ekonomik ve hukuki baskılarla susturulması vazgeçilmezleri.

  4. Dijital alanda manipülasyon ve dezenformasyonun sistematik kullanımında profesyonel bir ağın oluşturulması...

Bu tablo, demokrasi için yeni bir mücadele hattını işaret ediyor: Hakikati savunmak, artık demokratik değerleri savunmakla eşdeğer hale gelmiştir.


4. Küresel Krizler ve Güvenlik Devleti

Demokrasi, olağan koşullarda yurttaş hak ve özgürlüklerinin güvencesi üzerine kuruludur. Ancak kriz dönemlerinde devletler, “acil durum” yetkilerini genişleterek bu özgürlükleri kısıtlama eğilimine girerler. Sorun şu ki: Bu yetkiler çoğu zaman kriz sona erdikten sonra da kalıcılaşır.


Küresel Bağlam: Krizlerin Otoriterleşmeye Açtığı Yol

  • Pandemi (COVID-19):– Birçok ülkede olağanüstü hal ilan edildi.– Fransa’da 2015’te terör saldırılarından sonra başlayan OHAL uygulaması, pandemiyle birlikte kalıcı güvenlik yasalarına dönüştü.– Macaristan’da Orbán hükümeti, pandemi sırasında çıkardığı OHAL yasalarıyla süresiz kararname yetkisi aldı. Bu, olağanüstü yetkinin normal siyasete taşınmasının en çarpıcı örneği oldu.

  • Göç Krizleri:– Avrupa’da 2015 sonrası göçmen akını, sınırların militarize edilmesine ve temel hakların daraltılmasına yol açtı.– ABD’de Trump yönetimi, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle göçmen haklarını kısıtlaması gibi örnekler en belirgin uygulamalardır.

  • Terörle Mücadele:– 11 Eylül sonrası ABD’de çıkarılan Patriot Act, geçici bir güvenlik önlemi olarak sunuldu; ama gözetim yetkileri büyük ölçüde kalıcılaştı.– Birleşik Krallık’ta da benzer şekilde, terörle mücadele yasaları bireysel özgürlükler üzerinde kalıcı gözetim alanları açtı. Bu saydıklarımız en bilinen ve tüm dünyada örnekleri yaygınlaşan sonuçlar. Gelin Türkiye'ye bakalım:


Türkiye’de Durum: OHAL’in Kalıcılaşması

Türkiye, krizlerin güvenlikçi devlet anlayışına zemin hazırladığı ülkelerin başında gelmektedir.

  1. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi Sonrası OHAL

    • Türkiye’de 2 yıl süren Olağanüstü Hal (OHAL), darbe girişimiyle mücadele gerekçesiyle ilan edildi, ancak darbe dışında da uygulanan çalışmalarla genişletildi.

    • Bu süreçte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile binlerce kişi kamu görevinden ihraç edildi, medya organları kapatıldı, sivil toplum kuruluşları tasfiye edildi. Bunlardan kaçı gerçekten terör bağlantılı kaçı muhalifleri berteraf için yapıldı toplumda artık ciddi sorular yaratıldı.

  2. OHAL’in Kalıcılaşması

    • 2018’de OHAL resmi olarak sona ermiş gibi görünse de, OHAL yetkilerinin çoğu yasalara entegre edildi.

    • Valilere gösteri ve toplantıları sınırlama yetkisi, güvenlik güçlerine geniş tutuklama ve arama yetkileri tanındı.

    • Böylece “olağanüstü hal rejimi”, kalıcı devlet pratiğine dönüşmüş oldu.

  3. Pandemi Süreci

    • COVID-19 döneminde, toplumsal hareketliliği kısıtlama yetkisi de güvenlikçi yönetim anlayışı pekişmekle kalmadı, sosyal yaşama müdahale haline gelebilecek örnekleri yaşattı.

    • Muhalif gösteriler, sağlık gerekçesiyle daha kolay engellenebildi.


Tüm Bu Yaşananların Demokrasiye Etkileri En Basit Haliyle Şunlar Oldu:

  • Hakların Daralması: Gösteri özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı, güvenlik gerekçesiyle kısıtlandı.

  • Korku İklimi: “Terör” veya “milli güvenlik” söylemi, farklı görüşleri bastırmanın meşruiyet aracına dönüştü.

  • Hesap Verebilirlik Sorunu: Kriz ortamında alınan kararlar, çoğunlukla denetim dışı kaldı; böylece yürütmenin keyfi yetkileri arttı.


Tüm Bunlar " Olağanüstünün Olağanlaşması"nı Sağladı

Küresel ve yerel örnekler gösteriyor ki, kriz dönemlerinde verilen olağanüstü yetkiler, demokrasi açısından en büyük tehlikelerden biridir. Türkiye özelinde 2016 sonrası yaşanan süreç, bunun en net kanıtıdır: OHAL bitti, ama OHAL zihniyeti kalıcılaştı.


5. Kültürel ve Kimlik Savaşları

Demokrasinin temel direklerinden biri, kapsayıcı vatandaşlık anlayışıdır. Ancak son yıllarda, hem dünyada hem de Türkiye’de siyaset giderek daha fazla kimlik temelli ayrışmalar üzerinden şekillenmeye başladı. Bu süreç, yurttaşları “biz” ve “onlar” diye bölerken, ortak demokratik zemini aşındırıyor. Bu bölüm tüm vatandaşlarımızın çok dikkatle irdelemesi gereken bir konudur.


Küresel Bağlamda Milliyetçilik ve Popülizmin Yükselişi

Bu konuda dünyadaki bir kaç örneği önce verelim;

  • ABD: “Culture wars” (kültür savaşları) göç, kürtaj, LGBT hakları gibi konular üzerinden toplumda derin kutuplaşma yarattı. Artık siyasal tercihler sadece ekonomi değil, yaşam tarzı düzeyinde de keskin bir ayrışma ifade etmektedir.

  • Hindistan: Narendra Modi yönetimindeki BJP, Hindu milliyetçiliğini (Hindutva) devlet ideolojisine dönüştürdü. Bu süreç, Müslümanları ve diğer azınlıkları ikinci plana iterek anayasanın laik-demokratik ruhunu zayıflattı.

  • Avrupa: Göçmen karşıtı aşırı sağ partiler (Almanya’da AfD, Fransa’da Le Pen’in RN’si, İtalya’da Meloni’nin partisi) yükselişiyle; “Biz Avrupalılar” tanımı, çoğu zaman dışlayıcı bir ulusal kimliğe dönüştü.

Bu örnekler, Benedict Anderson’ın Hayali Cemaatler kavramıyla bakıldığında, ulus kimliğinin “biz kimiz?” sorusuna nasıl cevap verildiğini göstermektedir.


Türkiye’de Durum, dünyadaki örneklerinden daha vahim ilerlemektedir. Kutuplaştırma ve Kimlik Üzerinden Siyaset, temel siyaset haline gelmiştir.

Türkiye’de siyasal iklim, uzun süredir kimlik savaşları üzerinden kurgulanıyor.

  • Laik–muhafazakâr/siyasal İslamcı ayrımı, siyasal rekabetin temel eksenlerinden biri haline getirildi.

  • Etnik kimlikler (özellikle Kürt meselesi), demokratik çözümdenziyade ayrıştırıcı kimlik üzerine inşa edilen politikaya kaydırıldı.

  • Mezhepsel farklılıklar, özellikle Alevilerin taleplerinin görmezden gelinmesi üzerinden ayrıştırıcı bir işlev görmeye başladı. Zorunlu din dersleri gibi mezhepsel içerikli, tek bir din dayatması şekillendi.

  • Toplumsal cinsiyet meseleleri, kadın hakları ve LGBTİ+ talepleri, kutuplaştırıcı bir siyasal dilin malzemesi haline getirildi.

Sonuç olarak toplum, yalnızca siyasette değil; mahalleler, medya tüketimi, hatta gündelik yaşam tercihleri üzerinden bile siyasal kimliklere göre bölündü.


Atatürk Milliyetçiliği Neden Yok Edilmek İsteniyor? Birleştirici Yurttaşlık Ortadan Kaldırıldı.

Atatürk milliyetçiliği, tüm dünyada ki vahim gidişatın, bu tartışmalarda ayrı bir yere sahip olduğunu bir kez daha göstermiştir.

  • “Türk milleti” tanımı etnik değil, yurttaşlık temelli bir üst kimliktir.

  • “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesi, bir etnik aidiyeti değil, Cumhuriyet’in eşit vatandaşlarını işaret eden bir ifadedir.

  • Bu bakımdan Atatürk milliyetçiliği, birleştirici ve kapsayıcıdır; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni hepsi bu kimliğin eşit parçasıdır.

Dolayısıyla Atatürk milliyetçiliğinde “KİMLİK” demek, hepimiz bu devletin eşit yurttaşlarıyız demektir. Bu, demokrasiyi güçlendiren bir ortak payda işlevi görür.


Kürt Siyasetinde Ayrıştırıcı Söylemin Yeri ve NEDENİ

Ülkemizde ve dünyada, Kürt siyasetinde öne çıkan bir eğilim, ulusal kimliği etnik düzeye indirgemek olmuştur.

  • “Biz Kürtler” ve “Türk devleti” ayrımı, üst yurttaşlık kimliğini reddeden bir dil üretmiştir.

  • Bu söylem, haklı kültürel ve eşit yurttaşlık taleplerini meşrulaştırsa da, uzun vadede toplumu “Türkler vs. Kürtler” ikiliğine sıkıştırmıştır. Demokratik hakların savunulması, kimlik bazına indirgendiğinden samimi değildir.

  • Kürt siyasetinin yarattığı sonuç hem ulusal birlik zayıflatmıştır, hem de iktidarın güvenlikçi söylemine alan açmıştır.


Karşılaştırma: Birleştirici vs. Ayrıştırıcı Kimlik

Kriter

Atatürk Milliyetçiliği

Kürt Siyasetinde Etnik Milliyetçilik

Ulus Tanımı

Yurttaşlık esaslı, kapsayıcı üst kimlik: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk”

Etnisite esaslı, daraltıcı kimlik: “Kürt halkı” vs. “Türk devleti”

“Biz” Kurgusu

Ortak yurttaşlık: Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni → hepsi “Türk milleti”nin eşit parçası

Ayrışma: “Biz Kürtler” → üst kimlik reddi, Türk kavramı etnikleştiriliyor

Amaç

Birleştirmek, ortak siyasi aidiyet yaratmak

Ayrıştırmak, etnik kimliği merkeze almak

Demokrasiye Katkısı

Eşit yurttaşlık zeminiyle demokrasiye kurumsal temel sağlar

Ulusal bütünlüğü zayıflatır, güvenlikçi politikaları meşrulaştırır


Sonuç olarak; TÜRKİYE'Yİ Kimlik Tuzağına, Hem Kürt Siyasetçileri hem Sisyasal İslamcılar hem de Türk İslam sentezcileri düşürmüşlerdir. Emperyalizmin en sevdiği ortakları diyebiliriz.

Türkiye’de ve dünyada yükselen kimlik savaşları, demokrasiyi çoğulculuk yerine tekçilik üzerinden tanımlıyor.

  • Atatürk milliyetçiliği, “biz kimiz?” sorusuna kapsayıcı bir cevap verirken,

  • Etnik milliyetçilikler (hem çoğunluğun dışlayıcı söylemi hem de Kürt siyasetinin ayrıştırıcı dili) bu soruya bölücü bir cevap veriyor.

Demokrasinin geleceği, kimliklerin çatıştırılmasında değil; eşit yurttaşlık temelinde ortak bir aidiyet yaratabilmekte yatar.Bu gün ise demokrasi için gerekli olan ortak yurttaşlık zemini daraltılmış hata yok edilmiştir.


Değerli Okurlarım, yazı dizisinin ikincisini burada bitirirken, üçüncü bölümde: "Türkiye Bağlamında Geldiğimiz Nokta: Demokrasinin çöküşü ve Kurumsal Kriz" ve " Demokrasi İçin Yeni Bir Dayanışma Modeli" başlıklarını ele alacağım. Kendimce tüm kesimlere çözüm ve öneriler sunacağım. Şimdilik hoşça kalın.



 
 
 

Yorumlar


didem Fotoğraf 1_edited.jpg

Merhaba, uğradığınız için teşekkürler!
Hi, thanks for stopping by!

Paylaşımlardan haber almak için

Let the posts come to you

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest

Benimle iletişime geçmek için/
Let me know what's on your mind

GÜNDELİK DERİNLİK    DEEPLY DAİLY

bottom of page