top of page

Halkın İradesine Müdahale ve Otoriter Yozlaşmanın Anatomisi

  • Yazarın fotoğrafı: Didem Öneş
    Didem Öneş
  • 5 Tem
  • 3 dakikada okunur

Yazan: Didem Öneş


5 Temmuz sabahı Türkiye’de çok sayıda CHP’li büyükşehir ve ilçe belediyesine eş zamanlı operasyonlar düzenlendi. Adana, Antalya, Adıyaman vb bir çok belediye başkanları, “yolsuzluk” ve “çıkar amaçlı suç örgütü” suçlamalarıyla gözaltına alındı. Gelişme ilk bakışta sıradan bir adli soruşturma gibi sunulsa da, siyasal bağlamı, zamanlaması ve hedef alınan isimler göz önünde bulundurulduğunda bunun çok daha derin bir müdahale olduğu anlaşılmaktadır.


Bu yazı, bu müdahaleyi siyaset psikolojisi, bürokratik yozlaşma ve otoriterleşme eğilimleri üzerinden değerlendirerek, bur vatandaşlık sorumluluğu gereği halkı uyarmayı ve ortak bir bilinç üretmeyi amaçlamaktadır.

1. Siyaset Psikolojisi: Korkunun İnşası, Sessizliğin Kalıcılaşması


Bu tür gözaltılar yalnızca fiziksel değildir; asıl hedef, toplumun zihinsel ve duygusal bütünlüğünü tutsak etmektir.

Sistematik korku üretimi, otoriter ve halk onayını yitirmiş iktidarların en güçlü siyasal mühendislik araçlarından biridir.


Albert Bandura’nın “öğrenilmiş çaresizlik” kuramı, halkın tekrar tekrar uğradığı haksızlıklar karşısında zamanla edilgenleşeceğini öngörür.

Bugün sandıkla gelenlerin zorla götürülmesi, bu edilgenleşmenin inşa sürecidir.


George Lakoff’un “çerçeveleme” teorisine göre, olayların medya ve siyaset eliyle kodlanma biçimi, gerçeklik algısını belirler.

Bugün kurulan çerçeve: “CHP’li belediye = yolsuzluk.”

Amaç; seçmeni önce utandırmak, sonra yalnızlaştırmaktır. Kararsız seçmende ise sandıktan uzaklaşma yaratmaktır.


2. Bürokratik Yozlaşma ve Kurumsal Felç


Türkiye’de kamu kurumları, uzun süredir hukuki değil siyasal sadakat temelinde çalışmaktadır.


OECD 2024 Kamu Güven Endeksi’nde Türkiye 36 ülke arasında 33. sırada yer alıyor.

En düşük güven: yerel yöneticiler ve yargı alanında.


Uluslararası Şeffaflık Derneği 2025 raporuna göre; Türkiye’de en yüksek yolsuzluk riski, merkezi hükümet ihalelerinde.


Dolayısıyla hedefte hep muhalif belediyeler var. Çünkü orası iktidarın kontrolü dışındaki tek hizmet alanı.


"Suç İşledilerse Çeksinler" Diyenlere: Adalet Bu mu?


Bazı yurttaşlar doğal bir dürtüyle şöyle diyebilir:

“Ee suç işledilerse çeksinler cezalarını.”

Ancak bu cümle ancak adalet sisteminin evrensel ve eşit işlem gösterdiği bir düzende anlamlıdır.


Peki sormak gerek:


İktidar ortağı belediyelerde yıllardır belgelenmiş onca yolsuzluk iddiası, Sayıştay raporları, kamu ihalelerinde usulsüzlük dosyaları neden hiç işlem görmedi?


Yüzlerce müfettiş raporuna rağmen neden tek bir Cumhur İttifakı belediyesine operasyon yapılmadı?


CHP’li belediyeler ise tam da halkla bağ kurdukları, şeffaf yönetim gösterdikleri ve sosyal destek programlarını büyüttükleri anda hedef alınıyor.


❗ Bu bir "temiz eller" operasyonu değil, halkla birlikte bir yönetim kuran belediyelere gözdağıdır. Yani mesele yolsuzluk değil, toplumsal meşruiyeti cezalandırmak.


4. Tek Tip Siyaset ve Otoriter Konsolidasyon


Şunu sakın unutmayın, Belediyeler yalnızca çöp toplayan kurumlar değildir. Onlar aynı zamanda halkla doğrudan temasın, sosyal politikanın ve yerelden yükselen muhalefetin merkezleridir.

Bu nedenle, bu müdahale sadece idari değil, ideolojiktir.


Ancak, daha büyük bir neden var, CHP artık belli yerlerce, belli "akıl ve güçlerce" istendiği gibi ANKARA'nın dar mecralarında "HALKA RAĞMEN" üretilen politikaların yönlendirdiği bir parti değildir. Bu parti artık bir liderin değil bizzat HALKIN İRADESİ haline geldiğinden, yurt dışında coğrafyamıza biçilen sınırları belirleyenleri de rahatsız etmektedir.


5. Ortak Direnç Hattı: Farklı Görüşler, Tek Halk İradesi


Bu yaşananlar yalnızca CHP’li seçmeni değil, her siyasi görüşten yurttaşı ilgilendirmelidir. Muhafazakâr, milliyetçi, solcu, liberal ya da apolitik olabilirsiniz. CHP’ye oy vermemiş olabilirsiniz.


Ama mesele artık CHP’nin meselesi değil, mesele halkın sandıktaki iradesine yapılan müdahaledir.

Bugün CHP etrafında kurulan kuşatma, aslında halkın yönetime katılma hakkımıza yöneliktir.


CHP bu süreçte bir parti olmanın ötesinde, toplumsal direnç hattı haline gelmiştir. Bu yüzden her görüşten yurttaşın bu hattı savunması, sadece siyaseten değil, ahlaken ve vicdanen bir zorunluluktur.


6. Halk Ne Yapmalı?


Susmamalı. Sessizlik otoriterliği meşrulaştırır.


Tepki göstermeli. Barışçıl, anayasal sınırlar içinde ses yükseltmeli.


Siyasi bilinçlenmeyi artırmalı. Bu yaşananları salt kişilerle değil, sistemle ilişkilendirmeli.


Dayanışmalı. Sandığa sahip çıkmak, yalnızca oy kullanmak değil; o oyu savunmaktır.


Son Söz:


“Demokrasi sadece oy vermek değil, oyuna sahip çıkmaktır.”

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yaşananlar, CHP’ye değil, halkın yönetme hakkına karşı yapılmış bir müdahaledir. Bu müdahale karşısında susan, yarın kendisine söz hakkı verildiğinde geç kalmış olacaktır.


Artık ortada ne bir adalet ne vicdan ne de devlet aklı kalmıştır. Anayasa ortadan kaldırılmış, bu milletin bir kesim vatandaşına düşman hukuku uygulanmaktadır.


Ben bu ülkenin onurlu bir vatan severiyim, irademi yok sayanı YOK SAYARIM...

ree


 
 
 

Yorumlar


didem Fotoğraf 1_edited.jpg

Merhaba, uğradığınız için teşekkürler!
Hi, thanks for stopping by!

Paylaşımlardan haber almak için

Let the posts come to you

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest

Benimle iletişime geçmek için/
Let me know what's on your mind

GÜNDELİK DERİNLİK    DEEPLY DAİLY

bottom of page