İran'dan Bölgeye: Darbeler, Devrimler ve Kontrol Edilebilir Düşman Stratejisi
- Didem Öneş
- 16 Haz
- 4 dakikada okunur
Bu gün blog yazımda sizlere, en basit hali ile İran - İsrail savaşının asıl temellerini yazacağım. Ne oluyor anlamak için tarihi, coğrafyayı, uluslararası ilişkileri ve TÜRKİYE'de yaşananları iyi analiz etmeliyiz.
1953 yılında İran'da gerçekleşen darbe, sadece bir yönetim değişikliği değildi; tüm Orta Doğu'yu etkileyecek uzun soluklu bir jeopolitik dizaynın ilk büyük adımıydı. Musaddık'ın devrilmesi, Şah Pehlevi'nin iktidarı, Humeyni'nin "naif bir halk hareketi"! olmaktan çıkıp küresel düzen için "kontrol edilebilir düşman" konumuna gelişi, küresel güçlerin uzun vadeli stratejilerinin ne denli soğukkanlı hesaplandığını gözler önüne seriyor.
1. 1953 Darbesi: Musaddık'tan Şah'a Giden Yol
Özetin özeti tarihsel bir film şeridi sunacağım
Muhammed Musaddık'ın petrolü millileştirme kararı, Anglo-Iranian Oil Company'nin (BP) çıkarlarına ters düştü. Bu hamle, İngiltere'nin önce ekonomik yaptırım, ardından siyasi baskı uygulamasına neden oldu. MI6, "Operation Boot" adlı planla Musaddık'ın devrilmesi için CIA'yı ikna etti. ABD ise "Operation Ajax" operasyonu ile darbeye aktif katıldı. Değerli belgeler, CIA tarafından yönetilen medya kampanyaları, rüşvet ve sahte protestolarla ülkede Şah lehine kamuoyu yaratıldığına air çeşitli tarih kitapları ve makaleler yazıldı çizildi.
19 Ağustos 1953'te Musaddık devrildi, Şah Rıza Pehlevi Batı destekli bir otoriteye dönüştü. Bu süreç, İran'da demokratik kurumların zayıflatılmasının, muhalif seslerin susturulmasının önünü açıldı.
DİKKAT, DERS 1: Bir ülkede otoriterleşme artar, hukuk sistemi evrensel adaletten uzaklaştığında emperyalizmin kontrolüne girer.
2. Şah Rejiminin Çöküşü ve Humeyni'nin Yükselişi
1970'lerde Şah'la halk arasındaki mesafe, ekonomik eşitsizlikler, baskıcı SAVAK rejimi ve ABD'nin açık desteği ile derinleştirildi. Humeyni, 1963'te Baas devrimini eleştirerek sürgün edildi, ancak yıllar içinde İslami retoriğini siyasi bir projeye dönüştürdü.
Guadeloupe Zirvesi'nde (1979), ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere Şah'ın "artık kurtarılamaz" olduğuna karar verdi. General Robert Huyser, İran ordusunu Humeyni ile çatışmaması için yönlendirdi. BBC ve declassified CIA belgeleri, Humeyni ile ABD arasında dolaylı iletişim hatlarının açık olduğunu ortaya koydu.
DİKKAT, DERS 2: bir ülkenin temel taşları olan evrensel çağdaş değerlerle oynanırsa yerine konan daha iyisi olmaz.
3. Green Belt Teorisi ve "Kullanışlı Düşman" Kurgusu
Batı'nın Soğuk Savaş döneminde Sovyet yayılmacılığına karşı bir "İslami siyasal kuşak" " YEŞİL KUŞAK" oluşturma stratejisi vardı. Bu kuşakta Pakistan, Afganistan ve İran gibi ülkelerin anti-komünist ama Batı denetimli yönetimlerle çevrelenmesi planlandı. Humeyni'nin anti-Sovyet ama Batı düşmanı kimliği, kontrollü bir kaos yaratmak isteyen Batı için "kullanılabilir düşman" profilinin örneklerinden biridir.
DİKKAT, DERS 3 : İranda Batı eliyle kurdurulan İslamcı Şİİ tepkratik rejim, dünyanın en köklü kültürü olan PERS kültürüne tezat bir yapıydı. Türk Milletinin ve Anadolu coğrafyasının kültürünü de İslamla eşitlemek yapılabilecek en büyük hatalardandır.
4. Bölgesel Bağlantılar: Irak, Suriye, Hamas ve Hizbullah
ABD'nin Irak'ı etnik-parçacıklı bir yapıya bölmesi, Suriye'deki sözde devrimle Baas rejimini tasfiye etme çabası, İran'a yönelik kıskaç stratejisiyle büyük ölçüde tutarlıdır. Hamas'ın 1980'lerde Mossad tarafından PLO'yu ( Filistin Kurtuluş Örgütü) zayıflatmak için dolaylı olarak desteklenmesi, Hizbullah'ın ise İran Devrim Muhafızları tarafından 1982'den itibaren yapılandırılması, bu stratejik kurgunun uzantılarıdır.
5. Rusya ve Arap Düzeninin Rolü: Çok Katmanlı İttifaklar ve Sömürgeci İşbirlikçilik
Bölgede sadece Batı değil; Rusya ve birçok Arap ülkesi de çıkarları doğrultusunda bu projelere entegre oldu:
Rusya: Soğuk Savaş sonrası dönemde Esad rejimini koruyarak Doğu Akdeniz'e erişim sağlayan Rusya, İran'la taktiksel işbirliğini sürdürerek ABD'nin bölgedeki hegemonik planlarına karşı denge politikası yürütür gibi yaparak, bölgenin istikrarsızlığına kaatkı verdi. Böylece bölgenin istikrarsızlaşmasını ve kontrol edilebilir savaş alanlarının canlı kalmasını da sağlayarak kendi menfaatlerini gözetti.
Suudi Arabistan, BAE, Katar: Arap Baharı sürecinde mezhepçi ve çıkar odaklı dış politikalarla Batı'nın BOP projelerine doğrudan ve/veya dolaylı destek verdiler. Mısır, Libya ve Suriye örneklerinde bu işbirliği açıkça görüldü.
İsrail: İran tehdidini meşrulaştırarak Arap ülkeleriyle (örneğin Abraham Anlaşmaları) ittifaklarını güçlendirdi. Böylece İran, hem Batı hem de Arap kamuoyunda kontrol edilmesi gereken bir tehdit haline getirildi.
Bu yapı, sadece emperyal değil; bölgesel aktörlerin de birbirini dengelemek için yürüttüğü “pasif saldırganlık” modelini temsil ediyor. Pasif Saldırganlık ilerideki aktif savaşların temelini yapılandırır.
6. Türkiye’ye Yansımaları: Direnç, Tehditler ve Gelecek
1950’lerden bu yana uygulanan Green Belt (Yeşil Kuşak) stratejisinin merkez ülkelerinden biri de Türkiye’ydi. NATO’ya erken üyelik, İslami cemaatlerin sivil alanlara nüfuzunun teşviki, 1980 darbesi sonrası “Türk-İslam sentezi”nin resmî ideolojiye dönüşmesiyle birlikte, BOP iç yapılanma stratejileri Türkiye'de derinlemesine uygulandı.
Peki şu sorular artık daha yüksek sesle sorulmalı mı:
Yeşil Kuşak Projesi ile Türkiye’de Rejim Değişikliği Nasıl Sağlandı?
Cemaatler ve tarikatlar, özellikle 1980 sonrası dönemde eğitime, bürokrasiye ve istihbarata yerleştirildi.
2002 de gerçekleşen hükümet değişimi, bu yapıların desteğiyle yükseldi; 2002 sonrası Fethullahçı yapılarla yürütülen ittifak, 2010 referandumuyla yargının yeniden dizayn edilmesiyle perçinlendi.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası, "TEK ADAM" REJİMİNE GEÇİLDİ. FETÖ tasfiye edilse de, onun açtığı kurumsal boşluk başka “itaatkâr kadrolarla” dolduruldu. Laik ve demokratik kamu refleksi törpülendi.
Tüm Bu Oynanan Oyunlara Rağmen Türkiye Hâlâ Nasıl Direniyor?
Toplumsal Hafıza: Türkiye halkının tarihsel laiklik birikimi ve Atatürkçü refleksi, hâlâ tam anlamıyla yok edilemedi.
Seçim Sistemi ve CHP’nin Direnci: Her ne kadar seçimler yapısal engellerle karşılaşsa da, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 2024 yerel seçimlerindeki başarısı gibi gelişmeler, demokratik refleksin tamamen sönmediğini göstermektedir.
İran’da Yaşanacak Gelişmelerden Sonra AKP–MHP Rejimi Devam Ederse:
Türkiye, Laik Demokratik Sosyal Hukuk Devleti Olarak Kalabilir mi?
Üniter Yapı Tehlikede mi? Yerel özerklik tartışmaları, anayasal revizyonlar ve yeni sistem önerileri, Türkiye'nin üniter devlet yapısını zayıflatma riskini taşıyor.
Yargının Siyasallaşması: Bağımsız yargı yoksa, sosyal ve laik bir devlet yalnızca bir retorik haline gelir.
Eğitim ve Bilim: Dinsel ideolojiyle şekillendirilen müfredat, uzun vadede bağımsız cumhuriyetin kendi kültürel gerçek değerlerinin altını oyacaktır.
ÇIKARILACAK DERSLER İÇİN SORULMASI GEREKEN SORULAR
Türkiye, kendi iç dinamiklerini ve toplumsal barışını, laik, demokratik, sosyal, hukuk rejimin temeli olan Atatürk ile ve devrimleriyle yeniden tesis edemezse, dış müdahale olmaksızın da bu coğrafyada büyük tehditleri ortadan kaldırabilecek mi?
İslamcı popülizmle yönetilen bir devletin, adaletli ve laik-demokratik mirasını koruma şansı var mı?
İran’da “rejim karşıtı ama Batı karşıtı” bir figürün inşası gibi, Türkiye’de “Atatürk'ün idealindeki" Cumhuriyet rejimi karşıtlığı da kontrollü bir yönetim modeli inşa edilmesine imkan verir mi? Bu günkü iktidar ve rejim, Batı, Rusya ve Arap ülkeleri tarafından iktidardan gitmesin diye neden destekleniyor? ve neden Cumhuriyet Halk Partisi bu denklem içinde sistematik biçimde çökertilmeye çalışılıyor?
Sonuç: Dış Politika, İç Mimariyle Bağlıdır
Batı'nın bölgedeki müdahaleleri, yalnızca rejim değişiklikleriyle değil, toplumsal dokuların ve ideolojik kutuplaşmanın yeniden dizaynıyla ilgilidir. Humeyni yani Molla rejimi, kaotik bir bölgede "tehdit olarak algılanan ama denetlenebilir" bir çevre yaratma stratejisinin parçası olarak kullanıldı. Bu, bugün de çeşitli coğrafyalar için geçerli olan bir emperyal akıldır.
İran örneği bize şunu gösteriyor: İçerideki istikrarsızlık, dışarıdan gelen planların uygulanmasını kolaylaştırır. Ve böylelikle, her kaos biraz da içerden kurgulanmış olur.












Yorumlar