
Kılıçdaroğlu’na Görevi Veren Katmanlar: Kimler, Neden?Toplumsal Meşruiyeti Yok Sayan Bir Kurucu İrade Olamaz
- Didem Öneş
- 29 Haz
- 4 dakikada okunur
TÜRK MİLLETİ VE LAİK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK CUMHURİYETÇİLER KARARINI VERDİ
2023 sonrasında Türkiye'de yeni anayasa tartışmaları, siyasetin doğrudan halk iradesiyle yönetilmesi anlayışından uzaklaşarak, kimlik temsiline dayalı projelendirmeler üzerinden, coğrafyadaki gelişmelere uygun yeniden şekillendirilmeye başlandı. Bu süreçte CHP'nin konumu, özellikle Özgür Özel liderliğindeki yeni siyasi hat ile Kemal Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği "kimlik temsiline dayalı" proje arasında belirgin bir ayrışmaya dönüşmüştür.
Bu yazı, CHP'nin yeni rejim tartışmasındaki rolünü, halkın kime meşruiyeti verdiği, devlet içi aygıtların pozisyonunu ve tarihsel rejim kırılmalarıyla bağlantılı olan sürekliliği bilimsel ve veriye dayalı bir şekilde analiz edecektir.
Halk Kimi Görevlendirdi? Devlet mi, Sandık mı?
1.Tarihsel bir bakış:
Bugün "devlet aklı" diye iddia edilen kesimlerce kurulmak istenen kimlik temelli anayasal düzen, yüzeyde AKP-MHP bloğu eliyle yürütülüyor gibi görünse de, tarihsel olarak 12 Eylül (1980) ile kurumsallaşan ve 28 Şubat (1997) ile yeniden şekillenen vesayetçi devlet mantığının yeni biçimlenmiş bir devamıdır.
12 Eylül, merkezileşmiş ve askeri-bürokratik kontrolü esas alan, “makbul vatandaş” üzerinden tanımlanan bir Türk İslam sentezli-devlet modeli kurdu. 28 Şubat ise bu modelin laiklik kısmında sorunlu temsili ile ama ulusalcı vesayetçiliğe dayalı versiyonunu inşa etti.
Bugün ise, destek verilen kimlik temelli anayasal proje, görünüşte Türk İslam sentezci ya da kimliklerde çoğulcu bir yapı inşası gibi harmanlansa da, aslında aynı vesayetçi reflekslerin, farklı bir sosyolojik paketle yeniden sunulmasıdır.
Askeri–bürokratik yapıların, kumi “ulusalcı” olarak tanımlanan bazı eski rejim temsilcilerinin ve medyatik olarak merkezleştirilmiş kemikleşmiş devlet aklının, bu yeni Türk Tipi Başkanlık rejimine verdiği destek, aslında devletin halktan değil, kendi kendisinden yetki alma alışkanlığının sürmesidir.
Nasıl mı?
Gelin, Dönem, Mantık, Temsil şeklinde ifade edeyim.
Dönem:12 Eylül 1980, Türk İslam sentezci–tekçi ulus devlet; Temsil edenler:Askeri–bürokratik-sermayeci vesayet
Dönem: 28 Şubat 1997, orta sağ- ulusalcı vesayetçi, tekçi devlet;Temsil edenler: Askeri- bürokratik, sermayeci vesayet
Dönem: 2023–2025 Kimlikçi çoğulculuk maskesiyle otoriter konsolidasyoncular; Yeni anayasa mühendisliği bürokratik, askeri-sermaye ve oligark ittifakı
> Tüm bu evrelerde değişen sanki aktörler olsa da, değişmeyen şey şudur: halkın değil, "devlet"içi güçlerin sistem kurma arzusu. Ama hangi devlet!
Bugünün “yeni anayasa” süreci, sanıldığının aksine eski düzenin yıkılması değil; 12 Eylül ve 28 Şubat’ın kurduğu devlet aklının, bu kez Cumhur İttifakı altında kimlik temsili ve anayasal çeşitlilik kisvesi altında yeniden tahkim edilmesidir.
2.Tarihsel Kırılma
Özgür Özel'in liderliği, 31 Mart 2024'te halktan doğrudan meşruiyet almış; CHP'nin kimlik temsiline indirgenmesine karşı bir "bütüncül yurttaşlık siyaseti" inşa etme söylemini güçlendirmiştir. Kılıçdaroğlu ise kimlikler üzerinden kurucu irade içinde 'helalleşme' söylemi inşansından yeni bir kurucu yapı konumlandırılmakta, bu rol sadece iktidar cephesiyle değil, 2000'li yıllardan itibaren uyumlanmış eski statüko tarafından da desteklenmektedir. Ancak bakın tarihi kırılma, kimilerinin ise "kaza kurşunu" dediği an hangi andır:
CHP Genel Kurultayı: Kılıçdaroğlu’nun Gidişi Değil, Özgür Özel’in Gelişi Bir Tarihsel Kırılmadır
❗️Simgesel Değişim Değil, Yapısal Dönüşüm
CHP 38. Olağan Kurultayı’nda Özgür Özel’in genel başkanlığa seçilmesi, yüzeyde bir lider değişimi gibi görünse de, aslında parti ideolojisinin, temsil anlayışının ve halkla kurduğu bağın yeniden tanımlanmasıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu dönemi:
Devlet içi ittifaklarla uyumlu,
Temsilî demokrasi yerine kimlik temsiline açık,
Tepeden kurgulanmış ittifaklarla yürüyen bir siyaset tarzıydı.
Özgür Özel dönemi ise:
Tabanla doğrudan bağ kuran,
Demokratik sol değerleri yeniden inşa eden,
Siyaseti halkın gündemiyle hizalayan bir çizgiyi temsil ediyor.
Bu anlamda Özgür Özel’in seçilmesi ile, CHP’yi tekrar Cumhuriyetçi laik, demokratik, sosyal, hukuk ve halkçılık rotasına oturtması beklenmektedir. Bu rota TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ var eden temel direktir.
Kurultay, Toplumun Yeni Taleplerini Yansıttı
Kurultay sadece bir örgüt içi mücadele değil, toplumsal meşruiyetin CHP’ye yeniden yansıması oldu.
31 Mart yerel seçim zaferi, Özel çizgisinin tabanda karşılık bulduğunu ispatladı.
Seçim sonrası başlayan yargı baskısı, bu çizginin otoriter sisteme tehdit olarak algılandığını gösterdi.
Bu nedenle Özel’in gelişini sadece “değişim” değil,genel bir rejim üretimi içinde yeni bir halkçı merkez inşası olarak okumak gerekir.
❗️Statükodan Kopuş, Halkla Buluşma
Kılıçdaroğlu, CHP'yi devlete entegre ederek kendince sözde korumayı hedefliyordu. Ancak bu strateji, devletin bu gün aldığı hale dönüşümüyle birlikte CHP’yi sadece temsil partisinde tutma riskini taşıyordu.
Bu nedenle: Özgür Özel’in gelişi:(her ne kadar belki de kendi bile başlarda tam farketmese bile)
CHP’nin “sistemin yedek partisi” değil, “Cumhuriyet’in halkta yaşayan gücü” olması yolunda kritik bir süreç yönetimi olmuştur.
Bu, Türkiye siyasetinde “yukarıdan aşağı” vesayetçi restorasyonlara karşı “aşağıdan yukarı” demokratik refleksin güçlenmesi anlamına gelir.
3.Teorik ve Tarihsel Bağlantı
Bu kırılma; Gramsci'nin “hegemonya mücadelesi”, Bourdieu’nün “siyasi alanlarda yer değiştirme” ve Laclau’nun “popüler zincirleme” kavramlarıyla açıklanabilir.
CHP artık sadece sınıflar ya da ideolojiler değil, hak, adalet ve laiklik, demokrasi etrafında birleşen halk kesimleriyle yeniden hizalanmaktadır.
Bu hizalanma, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına, yeni bir sivil kurucu ruh kazandırmaktadır.
“CHP’de değişen sadece genel başkan değil, Türkiye'nin geleceğini kim kuracak sorusuna verilen cevaptır: Yani belirsiz halka rağmen bir "Devlet" tanımı değil halkın bizzat kendisidir. İşte bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun gidişi değil, halkın geri gelişi bir tarihsel kırılmadır.”
Bu bağlamda, 2023–2025 Süreci iyi okunmalıdır:
Kimlik temsili (Alevi, Kürt, Sünni, Arap, Türk, milliyetçi, İslamcı vs.) üzerinden anayasa yeniden yapılandırılmak isteniyor.
Bu model, Lübnan ya da Irak tarzı konsosyonel denge sistemine benziyor ama özünde halkı değil, devlet içi klikleri güçlendirmeyi amaçlıyor.
Bürokrasi, güvenlik aygıtları ve medya destekli oligarklar bu süreci “istikrar” gerekçesiyle destekliyor ise de;
> Türkiye’de rejim kırılmaları, her dönemde farklı ideolojik görünümlerle (İslamcı, ulusalcı, kimlikçi) sunulsa da, ortak nokta hep aynıdır: halktan çok, devleti kontrol eden güçler arası yeniden paylaşım süreçleridir. Bugün yaşanan “kimlik temsiline dayalı anayasa” süreci de bu geleneksel devlet aklının yeni versiyonudur.
4.Toplumsal Meşruiyet Nerede?
15 Temmuz sonrasında iktidar blokunun öne çıkardığı "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" mottosu, halkta görece birleştirici bir ortak vatandaşlık duyarlılığı yaratmıştı. Bu ortak bilinç, kimlik temsiline dayalı anayasa tasarılarına karşı psikolojik bir direnç alanı yaratmaktadır.
Kamuoyu araştırmalarına (Metropoll, KONDA) göre halk, siyasi kutuplaşmayı kimlik üzerinden değil liyakat, adalet, hukuk, demokrasi ve eşitlik talepleri üzerinden aşmak istemektedir. Özgür Özel'e verilen toplumsal güven bunun bir sonucudur.
5. 19 Mart 2025: Yargı Yoluyla Muhalefeti Kuşatma
31 Mart 2024 zaferinden sonra, 19 Mart 2025'te İmamoğlu ve bazı CHP'li yöneticilere yönelik tutuklama süreçleri başlatılmıştır. Bu süreç, halkın demokratik iradesine karşı devlet içi yargı ve istihbarat aygıtlarının yeniden devreye alınması anlamına gelebilir. Özel'in temsil ettiği siyasal hattın kurumsal olarak engellenmesi, anayasa mühendisliğine yol açacak bir ikincil planın işareti olarak halk tarafından okunmaktadır.
SONUÇ: Halkın Verdiği Görev, "KENDİ
SİNİ TEMSİL ETMEDİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜ" Devletin Yüklediği Misyonun Karşısındadır
Kemal Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği kimlik temsiline dayalı anayasal proje, halktan değil; devletin dönüşüm güdülü aygıtlarından, eski statüko ve yeni rejim işbirliğinden doğmuştur. Oysa Özgür Özel'e verilen görev sandıktan doğrudan çıkmıştır.
Toplum, yeni bir anayasa değil; yeni bir adalet, liyakat ve ortak yurttaşlık zemini istemektedir. CHP, bu direnci sürdürdüğü sürece sadece bir parti değil; Cumhuriyet'in halktaki devamı haline gelecektir.












Yorumlar