top of page

Milli İrade Nerede Başlar, Nerede Biter? Bir ÇAY PARTİSİ Fotoğrafında mı!

  • Yazarın fotoğrafı: Didem Öneş
    Didem Öneş
  • 3 Eki
  • 5 dakikada okunur

Çay Partisi Fotoğrafının Anlattıkları


Dün ve bu gün, CHP'nin Meclis açılış oturumuna katılmaması ve sonrasında Cumhurbaşkanının verdiği çay davetinde CHP'nin bulunmayıp, TİP, EMEP dışında diğer tüm muhalefet partilerinin sıra sıra inciler şeklinde fotoğraf karesinde verdikleri resim çok tartışma yarattı. İktidar, Türkiye siyaset tarihinden silmeye çalıştığı Cumhuriyetin Kurucu Partisi CHP olmadan da bir “normalleşme” illüzyonu yaratmak için kullandığı bu sahne kurgusu oldukça sakil bir görüntü verdi.Şurası net; anayasal, sosyolojik ve etik siyaset değerleri açısından bu fotoğrafın hiçbir hükmü yoktur. CHP’nin ve Özgür Özel’in katılmama kararı, kimi siyasi liderlerinin ifade ettiği gibi bir “kaçış” değil; tam tersine, milli iradeye gerçek saygının ifadesidir. Gelin Cumhur İktidarının ve kimi sözde muhalefet partilerinin dilindeki şu "MİLLİ İRADE" nediri önce tanımlayalım, çok özet ve sadeleştirilmiş olarak anlatalım.


Milli İrade Ne Demektir?

Siyaset bilimi ve anayasa hukuku açısından milli irade, yalnızca seçim günü sandıktan çıkan oyların toplamı değildir. Milli irade:

  1. Temsiliyet – Milletin farklı kesimlerinin temsil edildiği parlamentoda sadece boy gösterip, verdikleri soru önergeleri veya yasama önerilerinin hiç bir şey ifade etmediği, boşa el kaldırılıp indirilen görüntü demek değildir.


  2. Hukukun Üstünlüğü – Seçim sonuçlarının ötesinde, yargı kararlarına ve anayasal düzene bağlılıktır. Anayasa Mahkemesi kararlarının kafaya göre yok sayılması değildir. Laik, demokratik, sosyal, hukuk Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal bir devlet olduğunun unutulmamasıdır.

  3. Kurumlar Dengesi – Yürütme, yasama ve yargının birbirini denetlemesi ve hesap verebilirliliktir.

  4. Çoğulculuk – Azınlıkta kalan görüşlerin de siyasal düzende yer bulabilmesi denilen çoğulculuğun iktidarın lütfuna değil halkın iradesine bağlı olduğunun unutulmaması gerekir.


Başka bir deyişle, milli irade çoğunluğun diktası değil; hukukun üstünlüğüyle güvence altına alınmış çoğulcu temsil demektir.


“Milli İrade”nin İktidar Kalıplarına Sıkıştırılması


Bugün Erdoğan ve etrafındaki partiler “milli irade”yi yalnızca iktidarın çizdiği kalıplara indirgemişlerdir, "hukuk" ve "anayasa" ortadan kaldırılmıştır:

  • Sayın Erdoğan, milli iradeyi 28 milyon oyla kendisine oy verenlerle eşitlemekte; 84 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının 58 milyonunu "milli" saymamaktadır

  • MHP, CHP’nin açılışa katılmamasını “millete saldırı” olarak sunarken sanki milli iradeyi tek bir blokla özdeşleştirmektedir.

  • İYİ Parti, açılışta bulunup resepsiyona katılmama gibi bir tutum sergileyerek milli iradeyi savunmaktan çok fotoğraf dışı kalmamayı öncelemiş gibi bir izlenim vermiştir.

  • DEVA ve Gelecek, yıllarca iktidarın içinde ürettikleri politikaların gölgesinde, CHP olmasaydı meclise dahi giremeyecek oy oranlarıyla, bugün “normalleşme” adına aynı karede yer alarak milli iradeyi fiilen iktidar kalıbına teslim etmişlerdir. Hiç şaşırdık mı? Elbette hayır.

  • DEM Parti, iktidarı kritik eşiklerde etkileyebilecek konumlarına rağmen "sakil" fotoğrafın parçası olmuş ama bu durum, toplumsal algıda onların da “iktidarın oyununa dahil” olduğu izlenimini güçlendirmiştir. Onlar da hiç şaşırtmadılar!


CHP’nin Ortaya Koyduğu İrade ise Gerçek Milli İradeye Saygıyı Temsil Etmiştir


CHP’nin Meclisin açılışına katılmama, Erdoğan'ın konuşmasında bulunmama kararı, İktidarın ve yan bahçe platformlarının, milli iradeyi daraltan anlayışına karşı anayasal bir itiraz olarak, birçok seçmence takdir görmüştür. Çünkü milli iradeye saygı, yalnızca çoğunluğun değil; azınlıkların, muhalefetin ve hukukun da korunmasını gerektirir. Katılmamak, “sizin çizdiğiniz kalıplar içinde değil, anayasanın çerçevesinde siyaset yapacağız” demektir. Açıkcası bu olması gereken tutum ve iradeden dolayı son derece mutluyum.


Milli İradenin Somut Yansıması en Son Seçimler Olan Yerel Seçim Sonuçları


Milli iradenin en güncel ve ölçülebilir göstergesi, Türkiye’nin 2024 yerel seçimlerinde ortaya çıkan tablodur, bu tablo aslında “milli irade” tartışmasının en net yanıtını vermektedir:

  • CHP: %37,7 oy oranı ile birinci parti olmuş, 35 büyükşehir ve il belediyesi kazanmıştır. Bu sonuç, CHP’yi yerel yönetimlerde açık farkla “milli iradenin çoğulcu temsili”nin merkezine yerleştirmiştir.

  • AKP: %35,5 ile ikinci sırada kalmış, 24 ilde belediye kazanabilmiştir.

  • MHP: %4,9; İYİ Parti: %3,8; DEVA ve Gelecek: %1’in altında kalmış; bu partiler kendi başlarına belirleyici bir güç olmadıklarını bir kez daha göstermişlerdir ve Erdoğanizm rejiminin onayladığı ölçüde siyaset yapabilen aktörler hâline gelmişlerdir.

  • DEM Parti (%5,7) ise kritik eşiklerde iktidarı etkileyebilecek, sürecin yönünü değiştirebilecek parti olarak ayrı bir konumda durduğun halde küçük hesapların parçası haline gelmiştir.


Bu tablo açıkça gösteriyor ki, CHP’nin temsil ettiği milli irade, AKP–MHP koalisyonunu ve Erdoğan’ın liderliğindeki Cumhur İttifakı’nı geride bırakmıştır. Erdoğan’ın 28 milyon oy söylemi tek başına meşruiyet üretmeye yetmemektedir; çünkü milli irade, güncel seçimlerin ortaya koyduğu çoğulculukla tanımlanır.


Cumhur İttifakının Argümanlarının Gerçekliği:

1. “28 milyon oy” söylemi

Cumhurbaşkanı, açılışa katılmayan CHP’yi hedef alırken “28 milyon oyun sahibi bir lider” olarak yok sayıldığını iddia etti.

  • Anayasa açısından: Cumhurbaşkanı, sadece kendisine oy verenleri değil, tüm milleti temsil eder (m. 104).

  • Sosyolojik açıdan: Yerel seçimlerde CHP’nin %37,7’si, Erdoğan’ın temsil ettiği bloktan büyüktür.


Özetle, Milli irade tek bir kişide tecessüm etmez.


2. “Milli iradeye saygısızlık” suçlaması

Hem Erdoğan hem Bahçeli, CHP’nin açılışa katılmamasını “milli iradeye saygısızlık” olarak nitelendirdi.

  • Oysa milli iradeye saygı, yalnızca oturuma katılmakla değil, yargı kararlarına uymakla mümkündür.

  • Can Atalay gibi seçilmiş vekillerin hapiste tutulduğu koşullarda açılışa katılmak, milli iradeye saygı değil, gaspa ortaklık olurdu.


3. “CHP firar etti” ifadesi

Boykot, otoriterleşmeye dikkat çekmek için kullanılan meşru demokratik bir yöntemdir. Firar değil, halktan alınmış onaylı bir dirençtir.


4. “Kurucu değerlere ihanet” suçlaması

Bahçeli’nin iddiası tarihsel bir çelişkidir: CHP, kurucu partidir. CHP'nin katılmama kararı, kurucu değerleri savunmanın bir göstergesidir.


5. “Normalleşme” illüzyonu

Çay daveti fotoğrafında verilen görüntü, normalleşme değil, iktidarın meşruiyet üretme stratejisidir. Oysa, laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olmadan normalleşme mümkün değildir.


6. "Meşruiyetin" İhracı Dışarıdan verilen Mesaj: Trump ve Tom Barrack

Burada kritik nokta şudur: Meşruiyet, içeride “CHP boykotuyla” tartışılırken, aslında dışarıda ABD Başkanı Trump’ın masasında tartışmaya açılmıştır. ABD Büyükelçisi Tom Barrack, Gazze özel toplantısında Erdoğan’a verilen “meşruiyet fotoğrafını” bizzat dünyaya “uluslararası saygı” olarak sunmuş ve meşruiyetin şifrelerini ifşa etmiştir.


Bu, milli iradeye yapılmış en büyük hakarettir: Halkın iradesi yok sayılırken, meşruiyet yabancı liderlerin onayına endekslenmiştir. Bu konuda İktidarın iitirazı ise ancak Sayın Erdoğan'ın ABD dönüşü ile mümkün olmuş öncesinde tek cümle dahi edilememiştir.


Dolayısıyla sözde "Meşruiyetin" Fotoğrafı Değil, Gerçek Hukuku ve Anayasaya Saygıyı Sorgulamalıyız


Çay daveti fotoğrafı, siyasal tarihe geçecek bir “gösteri anı”ndan ibarettir. O fotoğrafın tek anlamı, iktidarın, CHP dışındaki, o fotoğrafta yer alan sözde muhalefeti kendi kurduğu sahnenin figüranları hâline getirmiş olmasıdır.


CHP’nin ve Özgür Özel’in açılışa katılmama kararı, ifade edildiği gibi “kaçış” değil; "Erdoğanizmin canım istediğinde" normalleşme eğilimlerine ve milli iradeyi sadece kendilerine verilen oy diktasına indirgeme çabasına boyun eğmemenin manifestosudur.


Milli irade; sadece bir liderin aldığı oy oranı olmadığı gibi, milletin tüm kesimlerinin temsil edildiği çoğulcu siyasal düzendir, dahası milli iradenin seçmiş olduğu vekilleri, Belediye Başkanlarını hukuk dışı uygulamalarla hapse atarak gerçekleştirilen bir eylem de değildir.


CHP, son seçimlerde aldığı oy oranıyla ve Anayasa’ya sadakatiyle, bugün gerçek milli iradeyi temsil etmektedir. Buna karşılık Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ve Cumhur İttifakı’nın meşruiyeti, son seçimler olan Yerel Seçimlerin halkın duruduğu yeri göstermesi sebebiyle ve iktidarın hukuka uymayan uygulamalrıyla tartışmalıdır.


Asıl meşruiyet sorunu, halkın oyuyla seçilmiş milletvekillerinin yok sayılması değil, meşruiyetin Washington’daki masalarda aranmasıdır. Tom Barrack’ın dünyaya duyurduğu “saygı fotoğrafı”, milli iradenin iktidar eliyle yabancı güçlerin pervasız söylemlerine bırakılmış olmasıdır.


Bugün asıl milli iradeye saygısızlık, hukuksuzlukların üstünü örten bir masada çay bardağı kaldırmaktır.

CHP’nin reddettiği şey, o masanın sahte meşruiyetidir. Bu nedenle tarihe not düşmek gerek: Meşruiyet, bir karede yan yana oturmakla değil; hukuka, Anayasaya ve adalete bağlı kalmakla ölçülür.

 
 
 

Yorumlar


didem Fotoğraf 1_edited.jpg

Merhaba, uğradığınız için teşekkürler!
Hi, thanks for stopping by!

Paylaşımlardan haber almak için

Let the posts come to you

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest

Benimle iletişime geçmek için/
Let me know what's on your mind

GÜNDELİK DERİNLİK    DEEPLY DAİLY

bottom of page