top of page

Çivisi Çıkmış Bir Ülkede, “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” Palavrası

  • Yazarın fotoğrafı: Didem Öneş
    Didem Öneş
  • 7 Ağu
  • 4 dakikada okunur

Değerli okurum, bir ülkede dayanışmaktan, demokrasiden, adaletten yana olmayan ancak delirmiş insanlar olabilir. Öylese ben neden Palavra diyorum bu komisyonun başta adına ve kuruluş amacına? Bu yazıda nedenlerimi anlatmadan önce tek tek blogumdaki tüm diğer yazıları okuyunuz ve bir de bu gün yazdığımla bütünleştiriniz.


Hadi gelin palavrayı incleyelim:


LİYAKAT YERİNE SAHTECİLİĞİN İNŞA EDİLDİĞİ BİR ÜLKEDE KOMİSYON MU BENİ İKNA EDECEK?

2024 ve 2025’in ortasına gelindiğinde Türkiye kamuoyunu sarsan en büyük skandallardan biri, sadece birkaç kişiyi değil tüm kamu sisteminin çürümüşlüğünü açığa çıkaran “sahte diploma” ağı oldu. Olay artık münferit bir yolsuzluk dosyası değil; devletin en temel işleyiş ilkesi olan liyakat ilkesinin sistemli olarak tasfiye edildiği, yerine torpilin, sahte kimliklerin, ve çıkar şebekelerinin geçtiği bir yapısal yozlaşmanın kanıtı olarak görülüyor.

DW Türkçe, Euronews, Cumhuriyet ve diğer kaynakların doğruladığına göre:

  • sahte üniversite diploması,

  • sahte lise diploması,

  • sahte sürücü belgesi,

  • Sahte hâkim, savcı, polis kimlikleri, basın kartları, sağlık raporları, e-imzalar...

…ve bunların kamu kurumlarına yerleştirilmesi, olayın sıradan bireysel sahtekârlıklardan öte, devletin damarlarına sızan organize bir suç şebekesi olduğunu gösterdi.

Bu yapının içine siyasi figürler de karıştı. Örneğin: Komisyonda yer alan HÜDAPAR bir siyasi parti değil mi? Bakın vekiline:

  • Ferhat Uzun (HÜDA PAR): Yıldız Teknik Üniversitesi diploması sahte çıktı.


    Gelelim İddialara

    CHP Milletvekili Ulaş Karasu: Sahte e-imzalarla yüzlerce diplomanın üretildiğini iddia ederek konuyu Meclis’e taşıdı, bunu bir “milli güvenlik sorunu” olarak tanımladı.

    Prof. Dr. Şinasi Gündüz (İstanbul Üniversitesi): Sosyal medya üzerinden “400 sahte akademisyen” ifadesiyle dikkat çekti.

    Türkiye Barolar Birliği: 6 Şubat depreminde ölen avukat Nesibe Kaya Zabun’un diplomasının bir başka kişi tarafından kullanıldığına ilişkin iddiaları “toplum vicdanını yaralayan” bir durum olarak niteledi.

Bunlar sadece bir kaç örnek ve toplumun tüm kesimlerinden tepkiler geldi:

Gençler, “KPSS ile emek vererek kazanmak için çalışan bizlerin hakları çalındı” diyerek sosyal medyada “#HakkımızÇalındı” etiketiyle seslerini duyurmaya çalıştı.

Akademisyenler, etik çöküşe dikkat çekerken, Medya, konuyu sadece belge sahtekârlığı değil, “kamu vicdanını hedef alan ahlaki bir yıkım” olarak gündeme taşıdı.

Bu gerçeklik ortadayken, sistemin çürümüş yapı taşları hâlâ yerli yerindeyken ve yargı-siyaset arasında şaibeli olduğu ifade edilen ilişkiler alenen konuşulurken, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi gibi soyut kavramlarla süslenmiş bir komisyonun halkı ikna etmesi mümkün müdür?


Liyakat Yoksa Millîlik de Yoktur

“Millî” kavramı; halkın tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde temsil edilmesiyle, yetkin ve liyakatli bireylerin kamuda görev almasıyla mümkündür. Ancak Türkiye’de millî dayanışma değil, partizan dayanışması vardır. Görevde kalmanın kıstası artık diploma değil, kimliktir; başarı değil, biattır.

Bugün halk nezdinde güvenilirliği olmayan, etik ve adalet krizi içinde çırpınan bir sistemin, “kardeşlik” veya “demokrasi” gibi değerleri istismar ederek kendini yeniden inşa etme girişimi olarak görülüyor bu komisyonlar.

Bu nedenle sormalıyız:

  • Sahte diplomalı kişiler hâlâ görevde mi?

  • Bu sahtecilikler kimin himayesinde yıllardır sürdürüldü?

  • Soruşturmalar neden “sembolik” birkaç tutuklamayla sınırlandırılıyor?

  • Bu ortamda hangi millîlikten, hangi kardeşlikten, hangi demokrasiden bahsedilebilir?


Kâğıt Üzerindeki Göstermelik Adımlar

Türkiye’de kurumsal yapılar, son yıllarda sahte diplomalardan sahte evraklara, yargı borsalarından danışıklı hukuki skandallara kadar çivisi çıkmış bir sistemin karikatürüne dönüşmüştür. Böyle bir sistemde kurulan her yeni komisyon, halkın gözünde daha başlamadan güven kaybı ile damgalanmakta, inandırıcılığını yitirmektedir. “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” da tam olarak bu boşluğun içinde şekillenmiş, göstermelik ve meşruiyet krizine cevap üretmeyen bir yapı olarak karşımıza çıkmıştır.


Dün Suçlanan DEM ile Bugün “Kardeş” Olan Bir İktidar: Peki Bu Ne Tutarlılık?

Yaklaşık 9 ay önce CHP’nin DEM ile kurduğu Kent Uzlaşısı masaları terörle ilişkilendirilip, “terörle işbirliği” suçlaması yapılmış ve bana, halka böyle anlatılmıştı. Bugün ise AKP-MHP-DEM üçlüsü ve yeni aktör Terörist Abdullah Öcalan dahil, aynı masa etrafında bu defa "kardeşlik", “demokrasi” ve “çözüm” söylemleriyle bir süreç başlatmış durumdalar. Bu dönüşümün yarattığı izlenim, ilkesel ve etik değerlerdense, tamamen dış aktörlerin (ABD, İngiltere, İsrail, Rusya) ve sahadaki yeni dengelerin (Suriye kuzeyi, Öcalan üzerinden yumuşatma) ürünü bir siyasal mühendislik olarak toplumda algılanmaktadır.


Aynı süreçte CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi gibi muhalefet bileşenlerine karşı “düşman hukuku” işletilmiş, siyasi parti liderleri, belediye başkanları tutuklanmış, muhalif kesimler dışlanıp, kriminalize edilmişlerdir.


KOMİSYONUN ADINDAKİ "MİLLİLİK" YERİNE OTURMAMIŞKEN "DAYANIŞMA" OTURACAK MI?

Kiminle Dayanışacağız? AKP ve MHP ile mi? Öcalan mı? Türk Halkı Nerede?

Eğer “dayanışma” denilen şey Öcalan, PKK, Kandil, AKP, MHP ve DEM üzerinden şekilleniyorsa burada halkla bir dayanışmadan değil, iktidar eliyle kurulan “bir koalisyon"dan söz edebiliriz.


İşçiyle, öğretmenle, memurla, emekliyle, çiftçiyle; yani bu ülkeyi ayakta tutan gerçek aktörlerle kurulan hiçbir sosyal dayanışma politikası ortada yoktur. Aksine baskı, gözdağı, grev yasakları, sürgünler ve ekonomik eşitsizlik vardır.


“Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen yurttaşlara ise potansiyel tehdit gözüyle bakılan bir siyasal iklimde yaşarken iktidar yalnızca Kürtlerle değil, bu ülkenin her kimliğinden vatandaşıyla "eşit anayasal zeminde" dayanışma kurmalıdır. Bu da ancak hukukla, adaletle, eşitlikle ve liyakatle olur. Bugün bunların hiçbirinin kalmadığı bir sistemde, “biz sizinle dayanışma içindeyiz” denmesi yalnızca toplumsal bir algı yönetimidir.


GELELİM KOMİSYONUN KARDEŞLİK LAFZINA


“Kardeşlik” Değil, Eşit Yurttaşlık!

“Kardeşlik” kavramı, duygusal ama arkaik bir çağrışımdır. Toplumda bile birbirine " dayı, yiğen, hemşehrim" diyenlerin olduğu ve kadına "bacım, yenge, abla" derken aynı kadına sokakta şiddet uygulayan bir kültürel yapıda bu kavram ancak istismar edilir.


Türkiye’nin ihtiyacı kardeşlik değil, eşit anayasal yurttaşlıktır. Aynı anne babadan türememiş bir halkın tüm bireylerine, sanki genetik bağ varmış gibi “kardeşlik” dayatması ahlaki değil, patolojik bir ideolojidir. Modern toplumların temeli eşitliktir, bireysel haklardır.


Bir vatandaş olarak gelişmemiş değerler üzerinden algı söylemlerinden tiksiniyorum. Aklımızla alay edilmesini hazmedemiyorum.


GELELİM KOMİSYONUN SONUNA EKLENMİŞ "DEMOKRASİ" İFADESİNE


Demokrasi Demekle Demokrasi Olmaz

Bugün Türkiye'de demokrasinin işlediğini iddia etmek, halkla alay etmektir. Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken, seçimle gelen belediye başkanları görevden alınırken, muhalif gazeteciler ve akademisyenler susturulurken, hangi demokrasiden söz ediyoruz?


TBMM içinde kurulan bir komisyonun adında “demokrasi” geçmesi, o komisyonun demokratik olduğu anlamına gelmez. Eğer bu süreç halkın tüm temsilcilerini içermez, muhalefet eşit koşullarda katılamaz, yurttaşın iradesi ciddiye alınmazsa, demokrasi sadece bir dekor olur.


O YÜZDEN KUSURA BAKMAYIN AMA Beni İkna Etmeniz İçin Önce Sistemi Düzeltin, Sistem de BU GÜNKÜ YAPI VE KADROLARI İLE DÜZELMEZ


Sayın iktidar temsilcileri, önce şu sorulara yanıt verin lütfen:

  • Sahte diplomalılar hâlâ görevde mi?

  • Yargı neden alınıp satılan bir borsa gibi çalışıyor?

  • Belediye başkanları niçin keyfi biçimde görevden alınıyor?

  • Neden sadece bazı kimliklerle “barış” yapılıyor da toplumun büyük kesimi dışlanıyor?

  • Anayasaya, hukuka, liyakata dayalı bir sistemi kurmadan hangi komisyon hangi sorunu çözebilir?


    Bu sorular yanıtlanmadan, komisyonlar halkın vicdanında değil, sadece propaganda bültenlerinde karşılık bulacaktır.


 
 
 

Yorumlar


didem Fotoğraf 1_edited.jpg

Merhaba, uğradığınız için teşekkürler!
Hi, thanks for stopping by!

Paylaşımlardan haber almak için

Let the posts come to you

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest

Benimle iletişime geçmek için/
Let me know what's on your mind

GÜNDELİK DERİNLİK    DEEPLY DAİLY

bottom of page