top of page

ÖZGÜR ÖZEL Mİ KÖR, YOKSA TARTIŞMALARDAKİ VİCDANLAR MI?

  • Yazarın fotoğrafı: Didem Öneş
    Didem Öneş
  • 4 Tem
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Tem


Ülkemizde siyasi, dini, bilimsel, fikirsel tartışmaların kalitesi, yaklaşım biçimi beni uzun zamandır endişelendiriyor; zira pusulası bozulmuş, kıblesi şaşmış bir toplum olma yolunda son sürrat ilerliyoruz.

Bu şaşkınlık, Türk Milleti'nin sosyolojik, ahlaki ve toplumsal vicdanının kasıtlı olarak yıpratılmasından mı kaynaklanmakta yoksa yeni bir sosyoloji mi inşaa edilmeye çalışılmakta sorusunu aklımıza getiriyor.

Ben bu yazıyı, Allah’a ve peygamberlerine yürekten inanan bir müftü torunu olarak kaleme alıyorum.

Bugün din adına konuşulan pek çok meselede, sesini en çok yükseltenlerin değil, en derin düşünenlerin sesine kulak vermek gerektiğine inanıyorum.


Leman dergisinde yayımlanan bir karikatür üzerinden başlayan tartışma, sadece bir dergi kapağından ibaret değildir; bu tartışma, İslam’ın düşünceye açtığı alan ile günümüz siyasetinin bu alanı daraltma biçimleri arasında sıkışmış bir meseledir.


Bu yazıda, Kur’an, hadisler, fıkıh ve siyasal-toplumsal bağlamlar ve sanatsal ifade ışığında bu meseleyi çok boyutlu olarak değerlendirmeye çalışacağım.

İslam’da İfade Özgürlüğü: Kur’an, Hadisler ve Fıkhi Perspektifler


İslam’da İfade Özgürlüğü Kavramı


İslam, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine önemli bir zenginliğe sahip en gelişmiş dindir. Ancak, bu özgürlük meselesi eskiden beri ve modern siyasal ve toplumsal sistemlerde tartışma konusu olmuştur.

Peki, çok bilimsel olmadan, İslam’ın kutsal kitabı ve geleneksel öğretisi; düşünce ve ifade özgürlüğünü nasıl tanımlar ve ne şekilde uygular?


Bu soruyu daha iyi anlamak için, herkesin ortaklaşabileceği bir çerçevede anlatmaya çalışacağım: Kur’an, hadisler ve İslam fıkhı çerçevesinde İslam’daki ifade özgürlüğüne dair temel unsurları incelemek gerekir.


Kur’an ve İfade Özgürlüğü

Kur’an, inanç ve düşünceye dair önemli açıklamalar sunar. İslam, insanların inançlarında ve düşüncelerinde özgür olmalarını savunur. Zorlama veya mecburiyet inanç meselesinde kesinlikle reddedilir. Bu özgürlük, dini, ahlaki ve toplumsal düzeyde her bireyin kendi içsel tercihlerini özgürce yapabilmesini güvence altına alır.


Bakara Suresi 256. Ayet:

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış birbirinden ayrılmıştır.”

Bu ayet, inanç özgürlüğü üzerine açık bir açıklamadır. Dine inanmak veya inanmamak tamamen kişinin bireysel tercihine bırakılmıştır.


Kehf Suresi 29. Ayet:

“De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”

İslam, sadece inançları değil, düşünceleri de özgür bırakmayı benimser. Bu ayet, kimsenin düşüncelerini zorla kabul ettirmenin önünde bir engel olarak durur.


Bu bağlamda, İslam, inançta ve dolayısıyla ifade özgürlüğünde hiçbir zorlama, baskı veya ceza öngörmemektedir. Kişinin akıl ve vicdan hürriyeti, dini özgürlüklerin temeli olarak kabul edilir.


Hadislerde İfade Özgürlüğü


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında da, İslam’a karşı eleştiriler ve farklı düşünceler vardı. Bununla birlikte, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sabırlı ve hoşgörülü yaklaşımı örneği, İslam’ın insan hakları ve düşünce özgürlüğüne ne denli değer verdiğini gösterir. İslam, sadece inanç özgürlüğü sunmakla kalmaz, aynı zamanda eleştiri ve düşünce çeşitliliğini de kabul eder.


Müzemmil Suresi 10. Ayet:

“Ve sabret. Onların söylediklerine karşı güzel bir şekilde ayrıl.”

Burada, İslam’ın sabır ve güzel bir şekilde ayrılma teması ön plana çıkmaktadır. Karşılaşılan eleştiriler ya da hakaretler karşısında da sükûnetle karşılık verilmesi gerektiği vurgulanır.


Furkan Suresi 63. Ayet:

“Ve cahillerle karşılaştıklarında ‘selam’ der geçerler.”

İslam, sabır ve iyi niyetle diyalog kurmayı teşvik eder. Yani bir kişinin düşünce ve ifade özgürlüğü sınırları, başkalarına zarar vermemek ve toplumsal düzeni bozmemek çerçevesinde şekillenir.


İslam’ın bu yaklaşımı, düşünce özgürlüğüne yönelik bir ahlaki yol göstericilik sağlar. Eleştiriler veya olumsuz düşünceler karşısında şiddete başvurulması yerine, hoşgörü ve sabır esas alınır.


Fıkıh ve İslam Hukukunda İfade Özgürlüğü


İslam hukukunda (fıkıh), inanç özgürlüğü genellikle siyasal düzenin korunması ile ilişkilendirilmiştir. Peygamber’e hakaret veya kutsal değerlere saldırı gibi durumlarda, bazı mezhepler cezai yaptırımlar getirmiştir. Ancak, bu tür yasalar toplumsal barışı sağlama amacı güder ve dini inançların savunulmasından çok, sosyal düzeni tehdit eden davranışlara karşı geliştirilmiştir.


1. Hanefi Mezhebi:

Hanefi mezhebine göre, peygambere hakaret etme suçu çok ciddi bir suç olarak değerlendirilir, ancak bu suçun cezai sorumluluğu niyete bağlıdır. Hanefi fıkhı, daha çok özgür düşünceye açık olup, kişinin kişisel inançlarına saygı gösterilmesini savunur.


2. Maliki ve Hanbeli Mezhepleri:

Bu mezhepler ise peygambere hakaret edenlere karşı daha sert yaptırımlar öngörmüştür. Sosyal düzeni koruma amacı güdülen bu yaklaşımlar, peygamberin saygısızca eleştirilmesine karşı daha şiddetli tepkiler önerir.


İslam hukuku, ifade özgürlüğünü sadece bireysel hak olarak görmez; aynı zamanda toplumsal düzenin korunmasını da dikkate alır. Ancak, bu cezalar genellikle devletin görevi olarak tanımlanmış ve kişisel hakların ihlali değil, toplumsal düzenin bozulmasına karşı bir önlem olarak kabul edilmiştir.


Gelelim, bu mezheplerin Türkiye'deki oranlarına


Türkiye’de mezhep dağılımı üzerine yapılmış kapsamlı resmi bir nüfus sayımı bulunmamakla birlikte, sosyolojik ve ilahiyat temelli birçok araştırmaya göre Türkiye’de mezheplerin oranları genel hatlarıyla aşağıdaki gibidir:


Türkiye’de Mezhep Dağılımı Tahmini (Sünni Mezhepler İçin)


Mezhep - Tahmini Oran- Açıklama


Hanefi %65–70 : En yaygın mezhep. Osmanlı’da da resmi mezhepti. Türkiye’nin büyük çoğunluğu bu çizgide. İç Anadolu, Karadeniz, Marmara’nın büyük kısmı.

Şafii %20–25 :Genellikle Kürt kökenli nüfusun ve Doğu-Güneydoğu Anadolu'nun çoğunluğu bu mezheptedir. Ayrıca Karadeniz’de (Artvin, Rize) ve bazı Arap nüfusu içinde görülür.

Alevi-Bektaşi (Caferi/İmamiyye değil) %10–15 Sünni mezheplerden farklı olarak sayılır ama çoğu araştırma içinde ayrı kategoriyle verilir.

Hanbeli + Maliki %1’den az Türkiye’de yok denecek kadar azdır. Genellikle Arap kökenli azınlıklarda veya yurtdışı eğitim almış veya göçle gelmiş küçük gruplarda rastlanır.

Bu Konuda Detaylı Kaynaklar

1. KONDA Araştırma (2018):

“Türkiye’de Dindarlık ve İnanç Haritası”

– Hanefi: %69

– Şafii: %23

– Diğer/Sormadı: %8

Kaynak: KONDA Dindarlık Raporu

2. Diyanet İşleri Başkanlığı verileri (dolaylı):

Vaaz, hutbe, müfredat ve fetva dili Hanefi mezhebi temellidir.

Ancak Şafii mezhebine özel ayrı kitapçıklar ve fetvalar da hazırlanmıştır.

3. İlahiyat Fakülteleri / YÖK Tezleri:

Özellikle mezhepler tarihi alanındaki çalışmalarda Türkiye’de Hanefi-Şafii ikiliği vurgulanır.


İslam ve Modern Düşünce:


İfade Özgürlüğü Üzerine Sosyolojik ve Siyasal Perspektif


Modern İslam toplumlarında, ifade özgürlüğü çoğunlukla siyasal ve toplumsal düzen bağlamında tartışılmaktadır. Toplumların tarihsel, kültürel ve siyasal yapıları, İslam’ın temel öğretilerinden daha fazla etkilenmiştir. Bu nedenle, İslam’ın temellerindeki düşünce özgürlüğü, genellikle devletin, iktidarın ve toplumsal normların etkisiyle şekillenmiştir.


Özellikle Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkelerde, İslam’ın siyasal anlamda araçsallaştırılması ve kimlik siyaseti tarafından şekillendirilen toplumsal hassasiyetler, düşünce özgürlüğü meselesini daha da karmaşık hale getirmiştir. Bu ülkelerde ifade özgürlüğü bazı toplumsal normlarla ve hassasiyetlerle sınırlı kalmış ve bu durum bazen dini eleştirinin cezalandırılmasıyla sonuçlanmıştır.


İslam’da İfade Özgürlüğü ve Günümüz Tartışmaları


İslam, inançta özgürlük ve düşünceye saygı konularında açık bir şekilde pozitif bir tutum sergileyen bir dindir. Ancak, İslam’ın öğretileri ile modern siyasal düzenler arasında sıkça görülen çatışmalar, toplumların geleneksel değerler ve kimlik politikaları ile evrensel insan hakları anlayışları arasında gerilim yaratmaktadır. İslam düşüncesinin hoşgörü, sabır ve şiddetten kaçınma temalarına dayanan düşünce özgürlüğü anlayışı, günümüzde de bu tartışmaların temel dayanağını oluşturmaktadır.


Bugün, İslam dünyasında ifade özgürlüğü tartışmalarının çoğu toplumsal ve siyasal normlara dayanırken, Kur’an ve hadislerin sunduğu perspektif, düşünce özgürlüğünü her zaman destekleyen bir zemine sahiptir.


ÖZGÜR ÖZEL o Zaman İslam’ın Aklî Yüzünü mü pusula yapmıştır yoksa Siyasetin Araçsallaştırdığı Duyguları mı


Leman dergisinde yayımlanan karikatür üzerinden başlayan tartışma, Türkiye’de ifade özgürlüğü, dini hassasiyet ve siyasal araçsallaştırma eksenlerinde geniş bir kırılma alanını gözler önüne sermiştir.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e hitaben söylediği “git bir göz doktoruna görün” ifadesi, sadece bireysel bir polemik değil; İslam’ı algılama biçimleri arasındaki tarihsel ayrışmanın da bir yansımasıdır.


Sayın Erdoğan’ın yaklaşımı, İslam'ı daha çok duygusal, tepkisel ve kutsalı dokunulmaz kılan bir çizgide savunurken;

Sayın Özel’in yaklaşımı, İslam'ın akılcı, bağlamsal ve yoruma açık yüzünü temsil etmektedir.


Kur’an ayetleri, özellikle Bakara 256, Kehf 29 ve Yunus 99 gibi pasajlar, bireyin hem inançta hem de düşüncede özgür olduğunu açıkça ilan eder.


Aynı şekilde, Hz. Muhammed'in hayatında hakarete uğradığı anlarda gösterdiği sabır ve sükûnet, bugün şiddetle cezalandırılmak istenen pek çok “eleştiri”nin aslında ahlakî karşılıklarla yönetilmesini önerir.


Bu bağlamda, Özgür Özel’in “karikatürde ben bir çocuk Muhammed görüyorum” açıklaması, İslam’ın niyet, akıl ve merhamet ilkelerine uygundur.


İfade özgürlüğü ile dinî hassasiyet arasındaki çizgi, siyaset eliyle çizildiğinde genellikle geniş toplum kesimlerinin duyguları manipüle edilir.


Ancak İslam, duygu değil bilinç, tepkisellik değil muhakeme, zorlayıcılık değil irade dinidir.


Dolayısıyla, Leman karikatürü gibi tartışmalı bir örnek karşısında, bir siyasi liderin toplumu yatıştırıcı, açıklayıcı ve bağlamsal bir üslupla konuşması, yalnızca seküler demokrasiye değil, İslam’ın kendi ruhuna da daha uygundur.

İfade özgürlüğü ile dinî hassasiyet arasındaki çizgi, siyaset eliyle çizildiğinde genellikle geniş toplum kesimlerinin duyguları manipüle edilir.


Ancak İslam, duygu değil bilinç, tepkisellik değil muhakeme, zorlayıcılık değil irade dinidir.

Dolayısıyla, Leman karikatürü gibi tartışmalı bir örnek karşısında, bir siyasi liderin toplumu yatıştırıcı, açıklayıcı ve bağlamsal bir üslupla konuşması, yalnızca seküler demokrasiye değil, İslam’ın kendi ruhuna da daha uygundur.


Bu nedenle ifade özgürlüğünün alanını daraltmak adına başvurulan cezalandırıcı refleksler, İslam’ın özgürlükçü ilkeleriyle değil, modern siyasal gücün dini araçsallaştırma biçimleriyle ilgilidir.



Gelelim Fikri, Sanatsal Boyuta

Karikatür Nedir?


Karikatür, bir olay, kişi ya da toplumsal durumun abartı, ironi, alegori ve simgesel anlatım yoluyla yorumlandığı görsel hiciv sanatıdır.


Temel amacı: Düşündürmek, sorgulatmak, bazen güldürmek.


Araçları: Mizah, metafor, grotesk biçim, simgesellik.


Özelliği: Anlatmak istediğini kısa, çarpıcı, çelişkili ve imgesel olarak verir.

Bu karikatür de çizgi stili: El çizimi, grotesk ve abartılı hatlara sahip figüratif tarzda yapılmış. Yüz ifadeleri basitleştirilmiş ama niyetli.

Renk Kullanımı: Siyah–beyaz (veya sınırlı tonlu), klasik mizah dergisi stili. Renk yok ama gölge, duman ve çizgisel hareket etkisi kullanılmış.

Hareket Çizgileri: Düşen bombalar, alevler, kaos atmosferi “hareket çizgileriyle” güçlü verilmiş. Sürüklenme, düşüş ve yukarı çıkış hissettirilmiş.

Tipografi: Konuşma balonları klasik karikatür dilinde: sade, vurucu ve açık. Balonların üstü boş değil, doğrudan anlam yüklü.

Figür Yapısı: Karikatürde figürler melek kanatlarıyla çizilmiş ama geleneksel ikonografiden uzak bir üslupla.


Bağımsız Sanatsal İçerik Okuması (Magazinsel Güncel Yorumlardan Arındırılmış)


Bu karikatür, sembolik anlatımı yoğun, çok katmanlı bir görsel dilde hazırlanmış. Şimdi kimsenin ne dediğine değil, yalnızca karikatürün kendi içeriğine bakalım:


Görsel Sahnede:


Savaş ortamı var: Binalar yanıyor, bombalar yağıyor. Kaotik bir atmosfer.


İki figür karşılaşıyor: "Selamün Aleyküm, ben Muhammed." / "Aleyhem Salom, ben de Musa."


İkisi de melek kanatlı: Yani öldükleri ve ilahi bir düzlemde buluştukları ima ediliyor.


Aşağıda insanlar yok: Sadece savaş, yıkım ve karanlık var.


Alegorik Yorum:


Bu sahne bir ölüm sonrası karşılaşma veya öte dünyada barış mesajı taşıyan figürlerin buluşması olabilir.


Bu figürler, doğrudan peygamber değil, barışın sembolleştirilmiş suretleri olabilir.


Arka plandaki savaş, muhtemelen insanlığın Tanrı’dan uzaklaştığında yarattığı cehennemi simgeliyor.


🔸 Bu durumda karikatür, dinleri değil, savaşları eleştiriyor.

🔸 Figürler, masumiyetin ve tanrısal olanın temsilcileri gibi çizilmiş; gülünç değil, dramatik bir tavırdalar. Yorumum:

Bu sahne bir ölüm sonrası karşılaşma veya öte dünyada barış mesajı taşıyan figürlerin buluşması olabilir.


Sanat Eleştirisi Açısından Değerlendirme


Kriter - Değerlendirme


Estetik Denge :Minimalist ve sade ama güçlü bir anlatımı var.

Anlatı Derinliği :Yüksek. Yalnızca bir espri değil, dramatik ve metaforik anlatı içeriyor.

Yorum Açıklığı :Açık değil. Çift anlamlı. Sanatçının niyet okuması yapılarak hukuki karar verilemez.

Duygusal Etki :Karikatür güldürmüyor. Tersine düşündürüyor ve rahatsız ediyor. Bu, "komik olmayan karikatür" türüne girer: trajikomik/alegorik karikatür.


Sanatsal Açıdan Bağımsız Değerlendirme


Bu karikatür, barışı anlatan figürlerin, savaşın ortasında ölen insanların ve ölümden sonrasını anlatan melek olmakla tasviri dramatize eden, alegorik bir eleştiri çizimidir.


Doğrudan dini değerlerle alay etme değil, dini ve insani değerlerin savaşta nasıl yok sayıldığını gösterme çabası içeriyor olabilir.


Teknik olarak sade ama derin, sembollerle yüklü bir yapıdadır.


Mizah değil, ironi ve trajedi baskındır.


Öyleyse; madem İslam bir akıl ve hoşgörü dinidir, iyi niyetli yaklaşımı emreder ve Türk toplumunun inanç sosyolojisi akla yakın olanın yanında olup, oryantalist dini kültürden veya İşid vari sert yaklaşımlardan uzak bir inanç sistemine oturmuştur. Bir grup aşırı, marjinal Aczimendiler gibi tarikatların niyet okumaları, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARININ GENELİNİN okuması değildir.

ree

 
 
 

3 Yorum


icalapover
06 Tem

Çok güzel bir çalışma.

Beğen
Didem Öneş
Didem Öneş
11 Ağu
Şu kişiye cevap veriliyor:

Çok teşekkür ederim

Beğen
didem Fotoğraf 1_edited.jpg

Merhaba, uğradığınız için teşekkürler!
Hi, thanks for stopping by!

Paylaşımlardan haber almak için

Let the posts come to you

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest

Benimle iletişime geçmek için/
Let me know what's on your mind

GÜNDELİK DERİNLİK    DEEPLY DAİLY

bottom of page