Şamil Tayyar'a Katılmıyorum: Malazgirt'ten Kudüs İttifakı'na, Diyerek Ortak Tarih Yazılamaz
- Didem Öneş
- 13 Tem
- 3 dakikada okunur
Cumartesi günü, merakımdan oturdum "bakalım Sayın Erdoğan gerçekten tarihi bir konuşma yapacak mı" diye o "tarihi konuşmayı" izledim. Hatırlarsanız, iki önceki yazımda, "tarihi" konuşma olmayacağını nedenleri ile yazmıştım. Haklı çıktım. Haklı çıkmama rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması ve Şamil Tayyar’ın “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz” çıkışı, kamuoyunda büyük tartışmalar yarattı. Üzerinde uzun uzun tartışmayı hak etmeyen bu konuşmalara rağmen, bir vatandaş olarak Sayın Şamil Tayyar'a neden katılmadığımı yazmak istedim.
TAYYAR NE DEDİ
Tayyar’a göre, Türkiye artık Misak-ı Milli sınırlarının ötesine taşan, Türk, Kürt, Arap kardeşliğiyle şekillenen, Malazgirt ve Kudüs merkezli yeni bir ideolojik paradigma kuruyor. Ancak bu büyük sözler, Türkiye’nin içinde bulunduğu derin demokrasi eksikliği ve otoriterleşme gerçeğiyle çarpışınca, romantik bir algı yönetiminden öteye geçemiyor.
Bu yazımda neden Şamil Tayyar’a katılmadığımı, tarihsel, sosyolojik, jeopolitik ve demokratik çerçeveden tartışacağım.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, PKK’nın silah bırakma süreciyle eş zamanlı yaptığı son konuşmasında “Türk, Kürt ve Arap kardeşliği”, “Malazgirt ruhu”, “Kudüs ittifakı” gibi kavramlarla Türkiye’nin büyüme ve güçlenme vizyonunu "Türk Kürt Arap" bilinci üzerinden kurguladı. Şamil Tayyar gibi yorumcular bunu "yeni bir ideolojik paradigma", "Farklı Türkiye" vizyonu ve "siyasi aks değişimi" olarak sunuyor. Ancak bu tez, tarihsel, sosyolojik, jeopolitik ve en önemlisi demokratik gerçekler açısından ciddi çelişkiler içeriyor.
Sayın Erdoğan'ın söylemleri kalıcı bir barış ve ortak tarih inşası için yeterli olmadığı kesin ve bu nedenle de aklındaki siyasi işbirliklerine gerçekçi bir temel oluşturmadığını, gelin akademik literatürden ve güncel analizlerden destek alarak ele alalım.
1. Demokrasi Eksikliği ve Tek Adam Rejimi
Türkiye Cumhuriyeti’nin temel sorunu, demokratik eksiklikler ve kuvvetler ayrılığının zayıflığı ile giderek yerleşen otokratik yapısından kaynaklanmaktadır. Tek adam rejimi altında, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, bağımsız yargı ve parlamenter denge mekanizmaları zayıflatılmıştır. Bu koşullarda Ikdar tarafından dile getirilen "büyük idealler" ya da "medeniyet tasavvurları" romantik ve algı yaratmaya yönelik sözlerden öteye geçememektedir. Unutmayalımki, demokratik katılım olmadan, gerçek ulusal mutabakat veya uluslararası saygınlık üretilemez.
2. Tarihsel Gerçeklik ve Siyasi Yanılsama
Sayın Cumhurbaşkanı'nın,
Malazgirt ve Kudüs atıfları, Misak-ı Milli sınırlarının ötesinde bir ideolojik coğrafya tahayyülü sunmakta. Adriyatik’ten Çin Denizi’ne genişleyen bir söylem, jeopolitik gerçeklerle çeliştiği gibi, iç demokrasi zemininde desteklenmeden sadece sembolik kalır.
3. Türkçü Düşünürlerin Uyarıları
Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Hüseyinzade Ali gibi düşünürlerimiz, tarihçiler, millet inşasında ideolojik netlik, sınır bilinci ve modernleşmeyi savunmuştur. Gökalp’in halk ve millet ayrımı, Akçura’nın Osmanlıcılık ve İslamcılığa eleştirisi, Hüseyinzade Ali’nin modernleşme vurgusu, bugün dahi önemlidir: Güçlü bir millet, güçlü bir devlet için önce iç hukuk ve eşit yurttaşlık gerekir.
4. Şamil Tayyar’ın Tezi, Turancılık Havuçları ve Jeopolitik Riskler
Bana göre Sayın Tayyar'ın "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" tezi, Türkiye’nin iç demokratik zaaflarını görmezden gelmek demektir.
Ayrıca son dönemlerde "Turan" söylemleriyle, iç siyasette milliyetçi tabana havuç sunma ve dış politikada büyük vizyon algısı yaratma çabası ülke içindeki söylemlerle de çelişmektedir, Arap, Türk, Kürt paradigması Turan Paradigması ile çelişir. Ancak Pan-Türkizm ve Turancılık, bugünkü küresel düzende ideolojik değil; enerji, güvenlik, ticaret ekseninde pragmatik ilişkilerle elbette ilerleyebilir.
Böylesine büyük paradigmalar ise otokratik, dine dayalı rejimlerin elinde, dış politikada tutarlı ve sürdürülebilir liderlik sunamaz; çünkü içeride geniş halk desteği ve çoğulculuk yerine baskı ve kutuplaşma üreteceğinden hassas dengeleri de alt üst edecektir. Unutulmamalıdırki, bölgesel işbirlikleri ve liderlik iddiaları, hayali paradigmalardan çok, demokratik meşruiyet ve ekonomik-siyasi kapasite gerektirir.
5. Türkiye’nin Dış Politika Gerçekleri
Türkiye NATO üyesidir, AB ile ekonomik bağımlılığı yüksektir, Rusya ve ABD ile güvenlik ve finansal bağları hassas dengelerle yürümektedir, Çin ile artan ticaret ve çeşitli işbirliklerine rağmen Çin iktidara mesafelidir. Öyleyse, Adriyatik’ten Çin’e uzanan ideolojik bir hat, sürekli gel gitli bir dışpolitika ekseninde pek de mümkün değildir. Mümkün olması için Atatürk'ün dış siyaset doktrini gereklidir. Bölgesel işbirlikleri, halklar arası dostluk değil, devletler arası çıkar dengelerine dayanır. Demokratik eksikliklerimiz, iç huzursuzluklarımız, Türkiye’nin masadaki gücünü de azaltır.
6. Akademik ve Güncel Eleştiriler
Bumin Yazgı, seküler ve eşitlikçi milliyetçiliğin önemini vurgular. İlber Ortaylı, Cumhuriyet’in başarısının ümmetçilikten kopuş ve modernleşmeyle geldiğini hatırlatır. Yılmaz Öztuna, Türk tarihinin çok katmanlı yapısını hatırlatırken, Anthony D. Smith ve Benedict Anderson, kalıcı kimliklerin ancak demokratik kurumlar ve hukuki altyapıyla var olabileceğini yazar, ifade ederler.
ÇOK UZATMADAN
Erdoğan’ın "Malazgirt ruhu" ve "Kudüs ittifakı" söylemi, siyasi mit yaratmakta belli bir kesim için sadece başarılı olabilir; ancak kalıcı barış, bölgesel liderlik veya paradigma değişimi için yeterli değildir. Demokrasi eksikliği ve otokratik yapı sürdükçe, bu büyük ifadeler yalnızca romantik algılar ve iç siyasete yönelik mobilizasyon araçları olarak kalır. Gerçek bir paradigma değişimi isteniyorsa, siyasal islamcı, Türk İslam sentezci, Türkçü veya Kürtçü yapıların demokratik müzakere ve eşit vatandaşlık temelinde yeniden laik, demokratik, sosyal, hukuk rejimi güçlendirmeleri gerekir. Atatürk milliyetçiliği, Türkiye’nin çokkültürlü yapısını koruyan ve gerçekçi bir ulusal çerçeve sunan en güçlü modeldir.
Akademik Kaynaklar:
Benedict Anderson, Imagined Communities
Ernest Gellner, Nations and Nationalism
Anthony D. Smith, Nationalism and Cultural Identity
Michael Lind, The Next American Nation
Arash Abizadeh, Does Liberal Democracy Presuppose a Cultural Nation?
Peter Golden, An Introduction to the History of the Turkic Peoples
Denis Sinor, The Cambridge History of Early Inner Asia
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları
Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset
Hüseyinzade Ali, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak
Bumin Yazgı, Türk Milliyetçiliğinin Sosyolojik Temelleri
İlber Ortaylı, Cumhuriyetin İlk Yüzyılı
Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi













Yorumlar