ŞEHİTLER GELİYOR, PKK GÜYA SİLAHLARI GÖMÜYOR, CHP ABLUKAYA ALINIYOR: ASLINDA NE OLUYOR
- Didem Öneş
- 7 Tem
- 4 dakikada okunur
Yeni Rejim Kodlarının Denemesi:
Yazan: Didem Öneş
CHP’ye Yönelik Baskılar, PKK Silah Bırakma Süreci ve Yapısal Dönüşüm Stratejileri
I. Krizler ve Rejimsel Test Anları
Latin Amerika'dan Doğu Avrupa'ya kadar çok sayıda ülkenin siyasal tarihine bakıldığında, rejimlerin otoriter yönetim kodlarını şekillendirme evrelerinde kriz anlarını "rejim kapasitesi testi" olarak kullandıkları görülür (O’Donnell, 1994; Linz & Stepan, 1996).
Bugün Türkiye’de CHP’li belediyelere yönelik artan baskılar, TUTUKLAMALAR, GÖZALTILAR, ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e açılan soruşturma, DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASI TALEBİ, sadece bir siyasi operasyon değil, yeni rejimsel kodların çekirdeğini oluşturan bir stratejik inşaanın parçasıdır.
Bu yazıda, bu baskıların PKK’nın silah bırakma iddiaları ve yeni çözümsü bir dönemin tartışıldığı bağlamda nasıl bir yapısal dönüşüm stratejisine hizmet ettiğini, çok boyutlu ve veriye dayalı şekilde inceleyeceğiz.
II. Kronolojik Zemin: 2023-2025 Arasında Ne Oldu?
Mayıs 2023: Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleriyle, Recep Tayyip Erdoğan yeniden iktidar oldu.
Temmuz 2023: Yeni anayasa tartışmaları başlatıldı. AKP, "toplum sözleşmesi" kavramını merkeze alarak çok kimlikli bir modelin sinyallerini verdi.
Mart 2024: Yerel seçimlerde CHP, 1977'den bu yana ilk kez birinci parti oldu; Özgür Özel liderliği pekisti.
Haziran 2024 - Şubat 2025: DEM Parti ile AKP arasında temaslar arttı; PKK'nin silah bırakması gündeme alındı (kaynak: Rudaw, MedyaNews).
Mart 2025: "19 Mart Darbesi" olarak adlandırılan, belediyelere yönelik eşzamanlı operasyonlarla CHP kuşatma altına alındı.
Haziran 2025: Fatih Altaylı tutuklandı; Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı. Aynı haftada PKK'nin "SÖZDE çağrısı" medyada yer buldu.
Bu tarihsel akış, bize şunu gösteriyor: CHP’ye yönelik baskılarla PKK görüşmeleri aynı anda yürütülüyor.
III. Rejimsel Konsolidasyon: Teorik Bağlam
Guillermo O’Donnell, rejimsel konsolidasyonun "hukukun istisna haline uğratıldığı, muhalefetin meşruiyet dışına itildiği ve medya üzerinden bir anlatının dayatıldığı" aşamalardan geçtiğini belirtir. CHP'nin:
Belediyeler yoluyla halkla kurduğu temas,
Şefaflık ve kamu yararı temelli yeni siyaset modeli,
Ve Özgür Özel'in HALKLA BİRLİKTE yeni liderliği,
rejimin bu tür bir merkezileşme planı için "riskli aktör" haline gelmesine neden olmaktadır.
Bu noktada sorular şu hale gelir:
Yargı, siyasal emirle hareket ediyor mu?
Toplum, sindirme stratejilerine ne kadar dirençli?
Medya, gerçeği aktaracak kadar bağımsız mı?
Kurulmak istenen halka rağmen yeni Rejim bu soruları test ediyor olabilir mi? Bu nedenle baskılar, aslında toplumu değil, rejimin kendi istikrarını test etme aracıdır denebilir.
IV. PKK ve Çözümsüzün Çözümleşmesi
Bu başlıktaki ifade, yüzeyde bir çözüm gibi sunulan adımların gerçekte çözümsüzlüğü kalıcılaştırabileceğini vurgulamaktadır. "Çözümsüzün çözümleşmesi" kavramı, siyasal kuramda 'paradoksal çözüm' olarak bilinen stratejilere karşılık gelir. Yani bir sorunu çözmek için atılan adım, aslında sorunun kök nedenlerini derinleştirir ya da çözüm görüntüsü altında yeni bir hegemonya inşasına hizmet eder.
Türkiye bağlamında bu ifade şunu anlatır: PKK’nin silah bırakması, eğer kapsayıcı, şeffaf ve demokratik denetime açık bir süreçle değil de, muhalefetin dışlandığı, anayasal denge-denetim mekanizmalarının askıya alındığı bir ortamda yapılırsa, bu bir çözüm değil, 'kontrollü bir yeniden yapılanma' olur. Bu durumda "sözde barış", yalnızca iktidarın meşruiyetini tahkim eden bir araç haline gelir. Bu nedenle görünürdeki çözüm, aslında uzun vadeli bir çözümsüzlüğün üzerini örtebilir.
PKK'nin silah bırakması, teknik olarak olumlu görünse de, bu adımın zamanlaması ve iktidarın yöntemi sorular yaratmaktadır. Zira:
2013-2015 sürecinde de benzer umutlar yaratılmış, ancak muhalefet dışlanarak, süreç AKP'nin lehine manipüle edilmişti.
Bugün, benzer bir senaryo hazırlanıyor olabilir mi: CHP etkisiz hale getirilirse, çözüm süreci halk nezdinde sorgulanamaz hale gelir.
PKK'nin silah bırakması, yeni anayasa ve yerel özerklik modellerinin zeminini oluşturabilir.
Dolayısıyla CHP'nin bastırılması, bu projelerin muhalefetsiz şekilde yürütülebilmesi için sistematik bir stratejidir.
V. Demokratik Toplumun Direncini Artırmak Son Derece Önemli Hale Gelmiştir: Teori ve Uygulama
Modern siyaset teorisinde demokratik toplumun gücü sadece seçimlerde değil, gündelik katılım pratiklerinde, kurumsal tepkisellikte ve sivil dayanışma kapasitesinde yatar (Putnam, 1993; Habermas, 1996). Türkiye’de yaşanan gelişmeler karşısında toplumun demokrasiye ve Anayasaya sahip çıkabilmesi için aşağıdaki yapısal reflekslerin geliştirilmesi gerekir:
1. Siyasal Psikoloji Perspektifi: Toplumsal Umutsuzluğu Dirence Dönüştürmek
Albert Bandura’nın "öz yeterlik" kuramına göre, bireylerin siyasete etkisi olduğuna inanmaları, direnişin psikolojik temelidir.
Medya baskısı altında oluşan öğrenilmiş çaresizlik, ancak yerel katılım, dijital aktivizm ve sembolik direniş (ör. yerel forumlar, gönüllü yurttaş gazeteciliği) ile kırılabilir.
2. Siyaset Sosyolojisi Açısından Kurumsal Dayanışma
Alexis de Tocqueville’in belirttiği gibi demokratik toplumlar, sivil inisiyatiflerle yaşar.
Sendikalar, meslek odaları, barolar ve üniversiteler gibi aktörler CHP'ye değil, Anayasa'ya sahip çıktıklarını vurgulamalı; “kurumlar arası yatay dayanışma ağı” kurulmalıdır.
3. Uygulamalı Dayanışma Stratejileri (Veri Temelli Öneriler)
2022 Eurobarometer verilerine göre Türkiye’de %68’lik kesim, demokrasiye olan inancını kaybetmemiştir. Bu enerji, koordine demokratik, anayasal eylemlerle tetiklenmelidir:
Yurttaş meclisleri kurulmalı
Demokrasi eğitimleri ve anayasal bilinç kampanyaları yaygınlaştırılmalı
Yerel yönetimlerle halk arasında doğrudan iletişim kanalları kurulmalı (ör: dijital halk kürsüleri)
4. Akademik ve Hukuki Reflekslerin Kurumsallaşması
Üniversiteler sadece açıklama yapan değil, çözüm sunan kurumlara dönüşmeli.
CHP dışındaki demokratik muhalefet partileriyle "ortak anayasal duruş bildirileri" hazırlanmalı.
VI. Sonuç: Demokratik Direniş ve Kolektif İnşa
CHP'ye yönelik baskılar, bir siyasi rekabet alanının değil; rejimsel bir hegemonya tesisinin parçasıdır. Bu baskılar, aynı zamanda toplumun siyasal farkındalığını, direnç eşiklerini ve muhalefetin kurumsal kapasitesini ölçen bir "deneme laboratuvarı" niteliğindedir.
“CHP susarsa, halk susar. Halk susarsa, anayasa yazanlar kimseye hesap vermez.”
Bu nedenle CHP’nin söylemi sadece savunmada değil, aktif demokratik bir inşa modeliyle ilerlemelidir. Toplum da, örgütlü, bilinçli ve kolektif bir biçimde hukuk devleti ilkelerine sahip çıkmalıdır.
Kaynaklar:
O’Donnell, G. (1994). Delegative Democracy. Journal of Democracy.
Linz, J.J. & Stepan, A. (1996). Problems of Democratic Transition and Consolidation.
Putnam, R. (1993). Making Democracy Work: Civic Traditions in Modern Italy.
Habermas, J. (1996). Between Facts and Norms.
Rudaw, "PKK liderlerinden ateşkes sinyali", Haziran 2025.
T24, "CHP’li belediyelere yeni operasyon dalgası", Temmuz 2025.
MedyaNews, "Yeni Anayasa çalışmaları ve çok kimlikli model", Mayıs 2025.
Fatih Altaylı, YouTube kanalı "Boş Koltuk" serisi, Haziran 2025.
Eurobarometer (2022), Türkiye’de Demokrasi Algısı Raporu.












Yorumlar