
Leman Dergisi Karikatürü, Yeni Ortadoğu Anayasaları, Çok Kimliklilik ve Türkiye'ye Biçilen Rol
- Didem Öneş
- 1 Tem
- 3 dakikada okunur
Son yıllarda, dahası 1950lerden itibaren, Orta Doğu'da ve coğrafyamızda yaşanan gelişmeler, sadece jeopolitik değil, anayasal ve kimliksel dönüşümler bağlamında da dikkat çekici bir senkronizasyon sunuyor. Geçtiğimiz günlerde, ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın İzmir’de Anadolu Ajansı’na verdiği son röportajda vurguladığı ana mesaj şu şekilde: “İsrail yeniden tanımlanmalı… bu yolun anahtarı Türkiye”
İsrail’in yeniden tanımlanması gerektiğini, bu sürecin şu anda yaşandığını söyledi . İsrail‑İran çatışmasının “süre doldu, yeni bir yol açalım” mesajı verdiğini belirterek:
“What just happened between Israel and Iran is an opportunity for all of us to say, time out, let’s create a new road. Türkiye is key in that new road” dedi. Yani benim okumam şöyle
1. SÖYLEM ANALİZİ:
“Anahtar Türkiye” - Havuç Politikası mı?
Tom Barrack’ın “yeni yolun anahtarı Türkiye” ifadesi, yüzeyde övgü gibi görünse de, derinlemesine incelendiğinde örtük bir “koşullu liderlik ve sistemsel rol önerisi” içeriyor. Bu tür söylemler, özellikle ABD'nin bölgesel yeniden yapılandırma stratejilerinde “iş birliği yapan liderleri ödüllendirme” taktiğiyle paralellik gösterir.
Benzer söylem örnekleri:
Condoleezza Rice (2006): “Büyük Ortadoğu’da doğum sancıları çekiliyor.”
Bernard Lewis (1996): “Ulus-devletlerin miadı doluyor, kimlikler dağılacak.”
Frederic C. Hof (Suriye 2014): “Türkiye’siz anayasa yapılamaz.”
Macron (2023): “Orta Doğu’da Türkiye kilit ülke ama laikliğini gözden geçirmeli.”
Bu tür ifadeler, sık sık Türkiye'nin iç sistemini yeni anayasal düzenlemelerle uyumlu hale getirme beklentisi içerir. “Anahtar olmak” demek bazen, kilide dönüşmeye razı olmak anlamına da gelir.
Hadi gelin, Türkiye'yi, gerek içeride gerekse dışarıda "anahtar" konumuna yerleştirenleri daha derin bir analize tabii tutalım. Bu analiz, Türkiye'ye yönelik "anahtar" metaforunun arkasındaki sembolik ve siyasal anlamlarını, bölgesel anayasa reformlarıyla bağlantılantılarını ve Türkiye'deki yeni anayasa tartışmalarının bu bağlamda nasıl konumlandırıldığını irdeleyecek.
2.Anayasal Çok Kimliklilik ve Bölgesel Gelişmelerin Eşzamanlılığı
Hepsi Aynı Anda, Peki Neden?
Aşağıdaki tablo, bölgede aynı zaman diliminde anayasa günlemleriyle yeniden dizayn edilen yapıları göstermektedir:
Ülke /Tarihsel Gelişme /Anayasal Reformlar olarak başlıklandıralım
Ülke: Suriye ➡️El Sera yönetimi tanındı ➡️Çok kimlikli görüntüde ifade edilmeyen ancak hedef özerklik modeli üzerine inşa..
Ülke :Filistin / Gazze ➡️Gazze yeniden yapılandırılıyor ➡️ABD-İsrail, Arap, İngiliz destekli anayasa tasarısı...
Ülke: Irak➡️ Yeni yerel bölge planları➡️ Kimlik ve Mezhepsel temsile dayalı sistem...
ÜLKE: İran➡️Rejim çözülme sinyali veriyor ancak ABD İNGİLTERE ISRAİL destekli rejimi istedikleri süre daha sürdürme ➡️Seküler reform talepleri
Ülke:Türkiye ➡️Anayasa tartışmaları➡️"Toplumsal sözleşme" ve "kapsayıcılık" vurgusu, ➡️CHPyi şekillendirme çabası
Bu tablo, Orta Doğu’da ulus-devlet modelinin yumuşatılmasına yönelik bir paradigma değişimini göstermektedir. Özellikle Batı güçlerinin desteklediği anayasa tasarıları, etnik, dinsel ve mezhepsel temsili esas alan çok kimlikli modelleri ön plana çıkarmaktadır.
3.BÖLGESEL EŞZAMANLILIKLAR: Hepsi Aynı Anda Neden?
Tarih ve Olay
2023 sonu: Türkiye'de yeni anayasa çağrıları hız kazandı
2024 Mart: İran’da toplumsal huzursuzluklar– anayasa tartışmaları, hibrit savaşlar
2025 : Suriye geçici yönetimi anayasayı gündeme aldı
2025 Şubat: Filistin Geçici Anayasa planı açıklandı (ABD-İsrail destekli)
2025 Haziran: Tom Barrack: “Yeni yol – Türkiye anahtar”
2025 Haziran sonu: Türkiye’de CHP Kurultay Davası – siyasal sistem tartışması kızıştı
Buradan anlaşılıyor ki, bu gelişmeler koordineli ve aynı jeopolitik senaryo mühendisliğine dayanıyor. Türkiye de bu yapbozda kritik bir taş.
4. Kuramsal Çerçeve: Söylemde “Anahtar”ın Anlamı:
Realpolitik Yaklaşımıyla: “Anahtar” kelimesi, hegemonik güçlerin Türkiye’yi bir geçiş istasyonu, meşrulaştırıcı aktör veya yüklenici ülke olarak kullanmak istemesi anlamına gelir.
Foucault’nun iktidar analiziyle: Bu tür kavramlar “özgürlük” gibi sunulsa da aslında bir disiplin üretme ve yönlendirme aracıdır.
Bourdieu’ya göre: Sembolik sermaye olarak Türkiye’ye atfedilen bu “anahtarlık” pozisyonu, asıl gücü elinde tutanların kurallarına göre şekillenir.
Edward Said'in : kavramsal hegemonya' sı,
Michel Foucault'nun "söylem iktidarı" ve Antonio Gramsci'nin "rıza üretimi" kavramları üzerinden analiz bize anahtarın anlamını deşifre edecektir. Hadi edelim...
Foucault: "Yeni yol" söylemi, "eski yolun reddi"ni de içeren bir iktidar mekanizmasıdır.
Gramsci: Türkiye'ye sunulan rol, iktidar için "rıza üretimi"ne dayalı yeni bir hegemonik pozisyon önerisidir.
Said: Batılı aktörlerin Orta Doğu'ya dair söylemleri, bölgenin kendi siyasal özgüllüğünü baskılayan bir "epistemik tahakküm" üretir.
5- Türkiye'de Anayasa Tartışmasının Bu Bağlamda Anlamı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleriyle: "Yeni Anayasa zarurettir." Bu ifade, iç siyasette demokratik bir reform gibi sunulsa da, bölgesel stratejiyle bağlandığında Batı'ya verilen bir "uyum sinyali" olarak da okunabilir. Özellikle çok kimliklilik, kapsayıcılık ve toplumsal uzlaşı gibi kavramların Batı’nın normatif söylemleriyle eşzamanlı artması, anayasa tartışmalarının iç dinamiklerden çok dış dinamiklerle şekillendiğini göstermektedir.
Sonuç: Anayasa Kimin Yolunu Açacak?Yani ANAHTAR NEDİR:
Türkiye'nin yeni anayasa sürecinin bölgesel yeniden dizayn dalgasıyla bu kadar çakışması, bir rastlantı değil; yapısal bir kurgudur. "Anahtar" rolü, Türkiye için bir liderlik değil, koşullu bir pozisyon teklifidir. Dolayısıyla sorulması gereken soru şudur:
"Türkiye'nin yeni anayasası, kendi halkının taleplerini mi yansıtacak, yoksa bölgesel çok kimlikli federasyonlar zincirinin bir halkası mı olacaktır?"
İŞTE TÜM BU analizler etrafında Leman Dergisi karikatürünün "niyet analizini" yapmadan asıl hedefi ile sokaklara çıkıp "şeriat" isteyen, "kahrolsun laiklik" diyen, bina yakmaya alışik zihniyet aslında kime mesaj verdi.
Bu analiz, Türkiye'nin geleceğine dair kararların sadece iç siyasetle değil, bölgesel stratejilerle de şekillendirildiği bir dönemde, kamuoyunun daha bilinçli bir tartışma zemini oluşturmasını hedeflemektedir.












Yorumlar