ORTADA BİR DEVLET AKLI YOK, BAŞKA BİR ŞEY VAR
- Didem Öneş
- 2 gün önce
- 6 dakikada okunur
Değerli okurlarım, 2010 dan itibaren yaşadıklarımız ülkemizin bir MİLLİ VE YERLİ, ANAYASAL BİR devlet aklı tarafından yönetilmediğini göstermektedir.
Neden böyle dedim? Çünkü, kimi çevrelerde, dünyadaki gelişmelerle birlikte coğrafyamızda yaşanacak süreçlerle bağlantılı olarak "Devletin bir bildiği vardır" diyen, ya da bu yaşanan hukuksuzluklara dur diyecek bir "Akılın" mutlaka çıkacağına inanan saf insanlar var. Dahası kimi askeri, güvenlikçi ve ulusalcı veya ülkücü kesimlerde "DEVLETÇİ" ve"GÜVENLİKÇİ" denilen yaklaşımların aslında ne devletçilikle ne de güvenlikçi bir yaklaşımla yapılmadığını, tam tersi "BİR ÜLKE NASIL YÖNETİLMEMELİ" konulu akademik ders niteliğine örnek teşkil etmektedir.
Bu gün ortada BİR DEVLET AKLI BULUNMAMAKTADIR. Bu tezimi sizlere verilerle ve bilimsel süreçlerle anlatayım. Önce tanımlarla başlayalım, ANLAMAYANA ANLATIR GİBİ.
Genel Tanım
“Devlet aklı”, devletin bireysel siyasetçilerin veya siyasi partilerin çıkarlarının ötesinde, "ortak sözleşme yani anayasa" ile bir kanuna dayalı kurumların sürekliliğini, ulusun bütünlüğünü ve uzun vadeli çıkarlarını gözeten karar alma yeteneğidir.
Dolayısıyla “görünmeyen akıl” denildiğinde kast edilen: bürokrasi, istihbarat, askeri ve diplomatik kurumların ve siyasi kurumların dahası toplumun bir bütün olarak varlık gösterdiği süreç içindeki birikimidir.
Teorik ve Akademik Anlamı
Gelişmiş, çağdaş evrensel yorumu ise şöyledir: Devlet aklı, devletin “görünmeyen ama kalıcı” hafızasıdır. Yani iktidarlar değişse de kurumların uzun vadeli stratejiler üretmesidir.
PEKİ DEVLET OLUŞTURAN UNSURLAR NEDİR?
Ülke / Toprak → Belirli sınırlar içinde tanımlanmış coğrafya.
Halk / Millet → O toprak üzerinde yaşayan yurttaşlar.
Egemenlik → Karar alma ve uygulama yetkisi (halktan, anayasadan veya geleneksel meşruiyetten türeyebilir).
Hukuk Düzeni → Devleti yöneten kurallar sistemi (anayasa, yasalar).
Çağdaş, Gelişmiş Devletin Özellikleri Nelerdir?
Egemenlik: Hiçbir otoriteye tabi olmadan karar alabilme gücü.
Süreklilik: Hükümetler değişse de devletin varlığı sürer.
Meşruiyet: Otoritenin vatandaşlarca kabul görmesi (hukuka, demokrasiye, geleneğe dayanması).
Kurumsallık: Bireylerden bağımsız, kalıcı yapılar üzerine kuruludur.
Devlet Türlerini Siyaset Bilimlerinin En basit Anlatımı ile Anlatırsak:
Üniter devlet: Tek merkezden yönetilen (Türkiye, Fransa).
Federal devlet: Yetkileri merkez ve eyaletler arasında paylaştırılmış (ABD, Almanya).
Konfederal yapı: Gevşek devletler birliği (tarihsel örnek: ABD’nin ilk dönemi)
Size bir kaç teoremcinin "devleti" nasıl tanımladığına örnek vereyim:
Thomas Hobbes: Devlet, “doğa durumundaki kaosu önleyen Leviathan’dır.”
John Locke: Devletin görevi, insanların “yaşam, özgürlük ve mülkiyet” haklarını korumaktır.
Jean-Jacques Rousseau: Devlet, halkın “genel iradesini” temsil eder.
Hegel: Devlet, “ahlaki ideanın gerçekleşmiş şeklidir.”
Bu örneklerden sonra Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün devlet anlayışını kısaca özetleyeyim:
Atatürk’ün Devlet Tanımı
1. Milli Egemenlik
Atatürk’e göre devletin temel kaynağı milletin iradesidir.
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışıyla ortaya konulan devletin temel ilkesi:
“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.”
Bu, Osmanlı’daki “padişahın iradesi” anlayışının reddi, modern halk egemenliğine geçiştir.
2. Hukuk Devleti
Devlet, keyfi yönetim değil; anayasa ve hukukla bağlı bir sistemdir.
Atatürk, 1923 ve 1924 Anayasalarıyla, devletin temelini hukukun üstünlüğüne dayandırmıştır.
Onun anlayışında devlet, yurttaşın haklarını güvence altına alır: yaşam, özgürlük, mülkiyet.
3. Ulusal Bağımsızlık
Atatürk için devletin varlık nedeni, milletin bağımsızlığını ve özgürlüklerini korumaktır.
“Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” sözü, devletin yalnızca siyasi değil, ekonomik egemenliği de sağlamak zorunda olduğunu ifade eder.
4. Sosyal Devlet
Atatürk, devletin yalnızca güvenlik ve adalet sağlayan değil, aynı zamanda halkın refahını yükselten, sosyal politikalar üreten bir kurum olmasını savunur.
Eğitim, sağlık, kadın hakları, iktisadi kalkınma, herkesin dini özgürce yaşayabilmesi ve tüm inançların eşitlenmesi meselesi devletin asli görevleridir.
1930’da Sivas’ta yaptığı konuşma:
“Devletin efradı için düşündüğü şey, ferdin huzur ve saadetidir.”
5. Çağdaşlık ve Akılcılık
Atatürk’ün devleti, bilime ve akla dayalıdır.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” ifadesi, devlet yönetiminin dogmalardan değil, akıl ve bilimden beslenmesi gerektiğini ortaya koyar.
6. Halkçılık ve Eşitlik
Devlet, ayrıcalıklı zümrelerin değil, halkın tamamının devletidir.
Halkçılık ilkesi, yurttaşlar arasında din, dil, ırk, sınıf farkı gözetmeyen eşitlik anlayışını kurar.
Özetleyecek Olursak:
Atatürk’e göre devlet:
Egemenliğin kaynağı millet olan,
Hukuka dayalı,
Bağımsızlığı esas alan,
Vatandaşın refahını koruyan,
Bilim ve akla dayalı çağdaş, devrimci, ilerlemeci
Eşitlikçi ve halkçı bir yapıdır.
Yani Atatürk’ün tanımladığı devlet, güçlü ama aynı zamanda demokratik ve halkın hizmetinde bir devlettir.
Tüm bu veriler ışığında; bir ülkenin sağlıklı, gelişmiş değerler üzerine oturması için gereken bilimsel tanımları şöyle bir özetledikten sonra, Türkiye'de çok uzun yıllardan itibaren bir DEVLET AKLININ olmadığını, tam tersi işleyen bir AKLIN olduğunu anlayabiliriz. Ancak özellikle 2010 dan itibaren ülkemizin sürekli bir kaos ortamında tutulmasının asıl amacını anlamak zorundayız. Ülkesini sürekli bir kaos ortamında tutan bir aklın ise DEVLET AKLI OLAMAYACAĞI gerçeğini de görmek zorundayız. Hadi gelin ANLAMAYANA ANLATIR GİBİ ANLATALIM:
Kimi çevrelerin iddia ettiği devlet aklı yani o görünmeyen akıl İfadesi aslında şunları barındırmalıdır:
devlet aklının kurumların derin hafızasında olmasıdır.
Yani, tek bir lider değil, kurumsal bir birikim kurumlara yön verir.
Vatandaşa verilen mesaj şudur: “Endişe etme, görünmeyen bir devlet aklı var ve o ne yaptığını bilir.”
Teoride bu “akıl”, ulusun çıkarını korumalıdır.
Ancak pratikte, eğer devlet kurumları partileşirse, “devlet aklı” bir grubun çıkarına indirgenir.
Böyle olduğunda, devlet aklı değil, aslında iktidar aklı işler. Bu da devleti uzun vadeli çıkarlarından uzaklaştırır.
“Devlet aklı”, kurumsal hafıza + uzun vadeli çıkar + ulusal bütünlüğü koruma iradesi demektir.
Sağlıklı işlediğinde, Devletin istikrarını, toplumun güvenliğini sağlar.
Partileştirildiğinde, tıpkı bu günkü gibi “Görünmeyen akıl” söylemi, halkı manipüle eden bir sis perdesine dönüşür.
Türkiye’de Devlet Aklını; İdeal yani olması gerekeni; şu anda mevcut pratikte var olanı ve milli menfatlerden uzaklaştıran Sapmaları vererek anlatalım
Boyut | İdeal Tanım (Siyaset Bilimi / İdare Teorisi) | Pratik Kullanım (Türkiye’de Sıklıkla) | Sapmalar / Sorunlu Yönler |
Amaç | Devletin uzun vadeli çıkarlarını, ulusun bütünlüğünü ve güvenliğini korumak | “Görünmeyen akıl” olarak bürokrasi ve güvenlik kurumlarının kararları, MHP genel başkanı ve kadrolarınaDevlet Bahçeliye indirgenen ya da Hakan Fidan üzerinden tanımlanan ya da Kurtlar vadisi dizisi ile topluma hikaye anlatan yapı | İktidarın çıkarlarına göre yönlendirilen, devlet aklı değil “parti aklı” ve bir grup savunma sanayisi üzerinden yürütülen görsel algı ile bütünleşik mafyatik durum |
Aktörler | Kurumsal yapı: anayasa, kanunlar, hukuk, güvenlik güçleri, diplomasi, ekonomi yönetimi | Daha çok Recep Tayip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu, Hakan Fidan, Selçuk Bayraktar, İbrahim Kalın, Metin Külünk, Cem Küçük gibi isimler ve İletişim Başkanlığı gibi aktörler | Tek bir liderin ya da dar bir çevrenin aklına indirgenme riski |
Karar Alma | Meşru, hukuka dayalı, şeffaf ve ulusal uzlaşıya dayanan süreç | Kapalı kapılar ardında alınan, “devlet politikası” denilen kararlar | Demokratik denetim dışında kalan, hesap vermez yapılar doğurur |
Süreklilik | Hükümetler değişse de devletin çıkarlarını koruyan kalıcı politika | Kıbrıs, Uluslararası İlişkiler, sınır güvenliği gibi konularda ortak çizgiden şaşan, değişen, günü birlik çıkar odaklı süreçler | Süreklilik sağlansa bile değişen koşullara uyum sağlayan gibi görünen ama gelecek okuması yapamayan “katı devlet aklı” sorun olur |
Toplumla İlişki | Devlet aklı → halkı koruyan, kapsayan bir akıldır | Halkın bilmediği “derin akıl” var denilerek güven telkin edilir | Topluma hesap verilmeyen kararlar meşruiyet krizine yol açar |
Sonuç | Devletin istikrarını ve vatandaş güvenliğini güçlendirir | Kimi zaman krizleri yönetmede denge unsuru olur | Uzun vadede devleti değil, iktidarı koruyan “yapay devlet aklı” inşa edilir |
ÖZETLEYECEK OLURSAK
İdeal Devlet Aklı : Kurumsal, demokratik, uzun vadeli çıkarları koruyan, şeffaf ve meşru akıldır.
Türkiye’deki Kullanımı: Daha çok “görünmeyen güvenlikçi akıl” vurgusuna dayanır. Ama o da sakattır.
Bu Günkü Sapma:Partileşmiş kurumlar nedeniyle devlet aklı, devletin değil iktidarın çıkarına çalışan yapıdır.
Böyle bir ortamda bir tablo çizecek olursak durumumuz aşağıdaki gibidir:
Türkiye’de “Mevcut Akıl”ın Bileşenleri
1. Siyaset
İktidar partisi ve ittifak ortakları, devlet kurumlarını kendi iktidarını sürdürme aracı olarak kullanmaya yönelik aklın ortaklarıdır.
Devlet aklı olması gereken yerde, parti çıkarı belirleyici olmaktadır.
AKP ve MHP sanki DEVLETİN KENDİSİ gibi yapılandırılmıştır.
2. Asker
TSK tarihsel olarak devlet aklının “vesayetçi” yorumunu temsil ederken, bugün ise siyasi iktidara eklemlenmiş algısıyla, anayasa savunucusu yerine kendi çıkarlarını (savunma sanayi, bütçe, bölgesel stratejiler) koruyan bir aktör olarak tanımlanabilecek yapıdadır.
3. Polis
İç güvenlik amaçlı olan bir kurumun, doğrudan siyasi iktidara bağımlı hale getirilerek, Muhaliflere karşı baskı aracı olarak kullanılan, “devletin güvenlik gücü” değil, “iktidarın koruma kalkanı.”na dönüştürüğü bir süreci yaşamaktayız.
4. MİT (İstihbarat)
Devlet aklının kurumsal hafızası olması gerekirken, giderek siyasal iktidarın dış politika ve iç siyaset mühendisliği aparatına dönüşmüş olduğu izlenimini vermektedir, Muhalefet ve toplum üzerinde gözetim mekanizması üretmekte kullanılıyormuşcasına bir izlenim vermekteler.
5. Mafya ve Paramiliter Yapılar
Resmî güvenlik yapılarının yanında, gayriresmî güç odakları (mafya, çeteler, paramiliter gruplar) sanki bu günkü iktidarın emrindelermiş gibi özellikle bir görünüm vermekteler. Bu, devlet aklının değil, devletin kriminalize edilmesinin göstergesidir.
6. Oligarklar ve Sermaye Grupları
İktidarın yanında duran iş çevreleri, kamu kaynaklarıyla güçlendirilirken mevcut iktidarın devamlılığı için var edildikleri algısı toplumun genelinde mevcuttur. Devlet aklı yerine “rant aklı” çalışırsa ekonomik bağımsızlık yerine çıkar ağları belirleyici olur.
7. Dış Güçler
ABD, AB, Rusya, Körfez sermayesi gibi dış aktörlerle kurulan ilişkiler, devletin uzun vadeli çıkarlarından çok iktidarın konjonktürel pazarlıkları üzerinden yürüyor. Bu da “devlet aklı”nı zayıflatıp “dış bağımlılık” yaratıyor.
Özetleyecek olursak :
Gerçek Devlet Aklı | Bugünkü “Mevcut Akıl” |
Kurumsallık | Siyasallaşmış kurumlar |
Hukuk devleti | Hukukun araçsallaştırılması |
Ulusal çıkar | İktidarın ve çevresinin çıkarı |
Güvenlik → vatandaş için | Güvenlik → iktidarı korumak için |
Diplomasi | Konjonktürel dış pazarlıklar |
Şeffaflık | Kapalı ve gayriresmî güç ağları (mafya, paramiliter, oligarklar da dahil) |
Tüm bu gerçekçi çerçevelerle;
Bugün Türkiye’nin önünde iki yol var: ya çıkar aklının dar ufkuna sıkışıp devletin çürümesine tanıklık edeceğiz ve krizlerle sarsılarak istikrarsız bir geleceğe sürükleneceğiz ya da laik, demokratik, sosyal hukuk devlet aklına dönüş yapıp barış içinde yaşayacağız.
Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözü, bize devlet aklının gerçek kaynağını hatırlatmalıdır, kurtlarvadisi veya islamcı, ortadoğulu kimlikçi senaryolara göre hareket eden kafalardan kurtulunmalıdır: halkın iradesi, hukukun üstünlüğü ve ulusal bağımsızlık tüm devlet kurumlarının aklı olmalıdır. Bugün ihtiyaç duyulan, görünmeyen ve manipülatif bir “derin akıl” değil; hukuka bağlı, bilime dayalı, halkı birleştiren, bağımsızlığı esas alan kurumsal devlet aklıdır.
Unutmayalım: Devlet aklı, iktidarı değil, milleti koruyan akıldır. Türkiye’nin geleceği, bu ayrımı kavrayıp kavrayamamasına bağlıdır.
Yorumlar